بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا ﴿١

Elhak biz sana bir fethi mübîn açtık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Biz; sana, apaçık bir feth ihsan ettik.

— İbni Kesir

Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.

— Diyanet İşleri

Biz hakıykat sana (Hudeybiyye musaalehası ile) apâşikâr bir feth (-u zafer yolu) açdık.

— Hasan Basri Çantay

Biz sana apaçık fetih verdik.

— Seyyid Kutub

لِّيَغْفِرَ لَكَ ٱللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنۢبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُۥ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَٰطًا مُّسْتَقِيمًا ﴿٢

Ki Allah senin zenbinden geçmişini ve geleceğini mağfiret buyurup üzerindeki nimetini tamamlayacak ve seni dosdoğru bir caddeye çıkaracak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ta ki Allah; senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın. Sana olan nimetini tamamlasın ve seni doğru yola eriştirsin.

— İbni Kesir

(2-3) Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.

— Diyanet İşleri

(Bu), geçmiş ve gelecek günâhını Allahın yarlığaması, senin üzerindeki ni'metini tamamlaması, seni (bu sayede) doğru yola iletmesi içindir.

— Hasan Basri Çantay

Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola iletir.

— Seyyid Kutub

وَيَنصُرَكَ ٱللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا ﴿٣

Ve nazîrsiz bir muzaffariyyet ile seni Allah mansur ve muazzez kılacak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Allah; sana çok şerefli bir muzafferiyetle yardım etsin.

— İbni Kesir

(2-3) Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.

— Diyanet İşleri

Ve Allahın sana çok şerefli bir muzafferiyyetle yardım etmesi için (dir).

— Hasan Basri Çantay

Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.

— Seyyid Kutub

هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنزَلَ ٱلسَّكِينَةَ فِى قُلُوبِ ٱلْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوٓاْ إِيمَٰنًا مَّعَ إِيمَٰنِهِمْۗ وَلِلَّهِ جُنُودُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٤

O, odur ki mü'minlerin kalblerine o sekîneti indirdi, imanları üstüne iman artırsınlar diye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O'dur; mü'minlerin kalblerine sekineti indiren. Ta ki; imanlarını imanla arttırsınlar. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah; Alim ve Hakim olandır.

— İbni Kesir

O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

O, mü'minlerin yüreklerine — îmanlarını katmerli bir îman ile artırmaları için— sekîneti (kuvve-i ma'neviyyeyi) indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allahındır. Allah her şey'i hakkıyle bilendir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

İnananların, imanlarını kat kat artırmaları için, kalblerine güven indiren O'dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah'ındır. Allah bilendir, Hakim olandır.

— Seyyid Kutub

لِّيُدْخِلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عِندَ ٱللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا ﴿٥

Öyle ya Allah’ındır bütün o göklerin ve yerin orduları ve Allah, bir Alim, Hakim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ta ki; mü'min erkeklerle mü'min kadınları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere koysun ve onların kötülüklerini örtsün. İşte Allah katında en büyük kurtuluş budur.

— İbni Kesir

Bütün bunlar Allah’ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır.

— Diyanet İşleri

(Bütün bu lûtuflar) erkek mü'minlerle kadın mü'minleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere —içlerinde ebedî ve sermedî olarak — sokmak, onların günâhlarını yarlığamak içindir. İşte bu, Allah indinde (sizin) en büyük kurtuluş (unuz) ve seâdet (iniz) dir.

— Hasan Basri Çantay

İnanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş budur.

— Seyyid Kutub

وَيُعَذِّبَ ٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتِ وَٱلْمُشْرِكِينَ وَٱلْمُشْرِكَٰتِ ٱلظَّآنِّينَ بِٱللَّهِ ظَنَّ ٱلسَّوْءِۚ عَلَيْهِمْ دَآئِرَةُ ٱلسَّوْءِۖ وَغَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَۖ وَسَآءَتْ مَصِيرًا ﴿٦

Mü'minleri ve mü'mineleri ebediyyen içinde kalmak üzere altından ırmaklar akar cennetlere koymak ve kabâhatlerini taraflarından keffaretleyip örtmek için ki Allah yanında bu bir fevzi azîm bulunuyor Ve o Allah’a sû-i zanneden Münafıkları ve Münafıkaları ve Müşrikleri ve Müşrikeleri, o kötülük girdâbı başlarına dönesileri tazib etmek için ki Allah onlara gadab etmiş, lânet etmiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır, ona gidiş de ne fenâdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Allah hakkındaki kötü zan besleyen münafık erkeklerle münafık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azab etsin. Kötülük onların başlarına dönsün. Allah; onlara gazabetmiş, la'netlemiş ve cehennemi kendileri için hazırlamıştır.

— İbni Kesir

Bir de, Allah’ın, hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük girdabı onların başına olsun! Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir!

— Diyanet İşleri

(Bir de bu fazl-u keremler) Allaha kötü zanda bulunan erkek münafıklarla kadın münafıkları ve erkek müşriklerle kadın müşrikleri — ki kötü hezimet başlarına gelsin — (bir çok şekil ve nev'ilerde) azâblandtrmak için (dir). Allah onlara karşı gazablanmış, onları rahmetinden koğmuşdur. Onlara cehennemi de hazırlamışdır ki varacakları (bu) yer ne kötüdür!

— Hasan Basri Çantay

İnananlara yardım etmez diye Allah hakkında kötü zanda bulunan iki yüzlü erkek ve kadınlar, puta tapan erkek ve kadınlara Allah azab etsin, kötü zanları kendi başlarına gelsin! Allah onlara gazab etmiş onları lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Ne kötü dönüş yeridir.

— Seyyid Kutub

وَلِلَّهِ جُنُودُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا ﴿٧

Allah’ındır evet, o göklerin ve yerin bütün orduları. Ve Allah, Aziz ve hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah; Aziz, Hakim olandır.

— İbni Kesir

Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Göklerin ve yerin (azâb) orduları (da rahmet ve nusret orduları gibi) Allahındır. Allah mutlak kaadirdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah'ındır. Allah güçlü olandır, Hakim olandır.

— Seyyid Kutub

إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ شَٰهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا ﴿٨

Elhak biz seni hem bir şâhid gönderdik hem bir mübeşşir hem bir nezîr.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Biz; seni şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik;

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

— Diyanet İşleri

Hakîkat biz, seni bir şâhid, bir müjdeleyici, bir korkutucu olarak gönderdik,

— Hasan Basri Çantay

Biz seni şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

— Seyyid Kutub

لِّتُؤْمِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ﴿٩

Ki Allah’a ve Resulü’ne iman edesiniz de bunu takviye ve tevkir edip ona sabah akşam tesbih edesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki; Allah'a ve peygamberine iman edesiniz, O'na yardım edesiniz ve saygı gösteresiniz. Sabah, akşam O'nu tesbih edesiniz.

— İbni Kesir

Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye (Peygamber’i gönderdik.)

— Diyanet İşleri

ki (hepiniz ey insanlar) Allaha ve peygamberine îman edesiniz, ona yardım edesiniz, onu büyük tanıyasınız, sabah ve akşam O'nu (Allâhı) tesbîh (ve tenzîh)' edesiniz.

— Hasan Basri Çantay

Ki Allah'a ve Resulüne inanasınız O'nun dinini destekleyesiniz. O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edip şanını yüceltesiniz.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ ٱللَّهَ يَدُ ٱللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْۚ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦۖ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَٰهَدَ عَلَيْهُ ٱللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿١٠

Her halde sana biat edenler mahzâ Allah’a biat ederler, Allah’ın eli onların elinin üstündedir, onun için her kim cayarsa sırf kendi aleyhine cayar, her kim de Allah’a ahid verdiği şeyi ifâ ederse O da ona yarın bir ecri azîm verecektir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki sana bi'at edenler; ancak Allah'a bi'at etmektedirler. Allah' ın eli onların elleri üstündedir. Onun için kim, ahdini çözerse; ancak kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse; ona da Allah büyük bir ecir verecektir.

— İbni Kesir

Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.

— Diyanet İşleri

Gerçek, sana bîat edenler ancak Allaha bîat etmiş olurlar. Allahın eli onların elleri üstündedir. Şu halde kim (bu bağı) çözerse kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleşdiği şey'e vefa (onun hükmünü îfâ) ederse O da ona büyük bir ecir verecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Sana biat edenler, Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR