بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

7:1

الٓمٓصٓ ﴿١

Elif, Lam, Mim, Sad.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Elif, Lam, Mim, Sad.

— İbni Kesir

Elif Lâm Mîm Sâd.

— Diyanet İşleri

Elif, lâm, Mîm, Saad.

— Hasan Basri Çantay

Elif, Lâm, Mim, Sad

— Seyyid Kutub

7:2

كِتَٰبٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلَا يَكُن فِى صَدْرِكَ حَرَجٌ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِۦ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ ﴿٢

Bir kitap ki sana indirildi, sakın bundan dolayı yüreğinde bir sıkıntı olmasın da bununla inzar edesin, mü'minlere de şu bir ihtar:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir kitab indirilmiştir sana. Ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarman için. Ve iman edenlere bir öğüt.

— İbni Kesir

Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.

— Diyanet İşleri

(Bu sûre, yahud Kur'an) — onunla (halkı) inzâr etmekliğim için, mü'minlere de bir öğüd olmak üzere — sana indirilen bir kitabdır. Artık bundan dolayı göksünde bir sıkıntı olmasın.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kur'an, kendisi ile insanları uyarasın ve müminlere öğüt veresin diye sana indirilen bir kitaptır. O halde bu görevi yaparken sakın ruhun sıkılmasın.

— Seyyid Kutub

7:3

ٱتَّبِعُواْ مَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَۗ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ ﴿٣

Rabbiniz’den size indirilene ittiba edin, onsuz bir takım veliylere ittiba' etmeyin, siz pek az düşünüyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbınızdan size indirilene uyun. O'ndan başka dostlara uymayın. Ne de az öğüt dinliyorsunuz.

— İbni Kesir

Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

— Diyanet İşleri

Rabbinizden size indirilen (Kur'an-ı kerîm) e uyun, ondan başka (larını) velîler (edinib de kendilerin) e uymayın. Ne kadar az öğüd tutuyorsunuz!

— Hasan Basri Çantay

Rabbiniz tarafından size indirilen mesaja uyunuz, O'nun dışında başka dostlar edinip peşlerinden gitmeyiniz. Ne kadar kıt düşüncelisiniz!

— Seyyid Kutub

7:4

وَكَم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَٰهَا فَجَآءَهَا بَأْسُنَا بَيَٰتًا أَوْ هُمْ قَآئِلُونَ ﴿٤

Biz nice memleket helâk etmişizdir ki gece yatarlarken yâhud gündüz uyurlarken baskınımız ona gelivermiştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nice kasabalar vardır ki; Biz, onları helak etmişizdir. Geceleyin uyurken, öğleyin dinlenirken, baskınımız gelip çattı onlara.

— İbni Kesir

Nice memleketleri helâk ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti.

— Diyanet İşleri

Biz nice memleketler (ehâlîsin) i helak etdik. Öyle ki (kâh) geceleyin, kâh onlar kaylûle ederlerken azabımız gelib çatdı onlara.

— Hasan Basri Çantay

Biz nice kentleri yokettik. Azabımız, onları, ya geceleyin ya da öğle uykuları sırasında yakalayıverdi.

— Seyyid Kutub

7:5

فَمَا كَانَ دَعْوَىٰهُمْ إِذْ جَآءَهُم بَأْسُنَآ إِلَّآ أَن قَالُوٓاْ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ﴿٥

Azâbımız kendilerine geldiği vakit de "bizler hakikaten zalimler idik" demekten başka davaları olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Baskınımız geldiği zaman, çağırışları: Biz gerçekten zalimlerdendik, demekten başka birşey olmadı.

— İbni Kesir

Azabımız kendilerine geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk” demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı.

— Diyanet İşleri

Kendilerine azabımız geldiği zaman çağrışları «Biz hakîkaten zaalimlerdendik» demelerinden başka (bir şey) olmadı.

— Hasan Basri Çantay

Azabımıza uğradıkları andaki tek feryadları «Biz gerçekten zalimdik» demekten ibaret oldu.

— Seyyid Kutub

7:6

فَلَنَسْـَٔلَنَّ ٱلَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْـَٔلَنَّ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿٦

Sonra elbette peygamber gönderilen ümmetlere soracağız, elbette gönderilen peygambere de soracağız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; kendilerine peygamber gönderilmiş olanlara da soracağız, peygamber olarak gönderilenlere de.

— İbni Kesir

Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.

— Diyanet İşleri

Kendilerine (peygamber) gönderilenlere de mutlak soracağız, onlara gönderilen (peygamber) lere de her halde soracağız.

— Hasan Basri Çantay

Kendilerine peygamber gönderilenleri de peygamberleri de sorguya çekeceğiz.

— Seyyid Kutub

7:7

فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍۖ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ ﴿٧

Soracağız da kendilerine karşı olan biteni mutlak bir ilim ile behemehal anlatacağız, öyle ya biz onlardan gâib değil idik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara bilerek anlatacağız, zaten gaibler de değildik.

— İbni Kesir

Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz.

— Diyanet İşleri

(Soracağız da) kendilerine karşı (olub biteni mutlak) bir ilim ile her halde anlatacağız. (Çünkü) biz (onlardan hiç bir zaman) gaaib değildik.

— Hasan Basri Çantay

Onlara olup bitenleri bilgimize dayanarak kesinlikle bir bir anlatacağız. Zira onlar hiçbir zaman bilgi alanımız dışında kalmamışlardı.

— Seyyid Kutub

7:8

وَٱلْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ ٱلْحَقُّۚ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ ﴿٨

Hem vezn o gün tam hak, artık kimin mizanları ağır basarsa işte onlar, o felâh bulacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tartı, o gün haktır. Kimin terazisi ağır basarsa; işte onlar, felaha erenlerin kendileridir.

— İbni Kesir

O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

— Diyanet İşleri

(Herkesin dünyâda yapıb etdiğini) tartmak da o gün hakdır. Artık kim (ler) in terazileri ağır basarsa işte onlar murada erenlerin ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

O gün tam doğru tartı vardır. Kimlerin tartıları ağır çekerse, onlar kurtuluşa ermişlerdir.

— Seyyid Kutub

7:9

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُم بِمَا كَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يَظْلِمُونَ ﴿٩

Kimin de mizanları hafif gelirse bunlar da işte âyetlerimize zulmetmelerile kendilerine yazık edenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kimin de tartısı hafif gelirse; işte onlar da ayetlerimize zulmeder oldukları için kendilerini ziyana uğratmış olanlardır.

— İbni Kesir

Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.

— Diyanet İşleri

Kimin de tartıları hafif gelirse bunlar da, âyetlerimize zulmeder oldukları için, kendilerine çok yazık etmiş kimselerdir.

— Hasan Basri Çantay

Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar ayetlerimiz karşısında takındıkları zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş olurlar.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ مَكَّنَّٰكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَۗ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿١٠

Şanım Hakk’ı için sizi arzda yerleştirdik ve sizin için onda bir çok geçimlikler yaptık, siz pek az şükrediyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sizi, yeryüzüne yerleştirdik. Ve size orada geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz.

— İbni Kesir

Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!

— Diyanet İşleri

Andolsun, sizi yer (yüzün) de yerleşdirmişiz, size orada bir çok geçim vasıtaları yaratmışızdır. Ne az şükredersiniz!

— Hasan Basri Çantay

Size yeryüzünde yurt sağladık, orada size çeşitli geçim kaynakları bağışladık. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

— Seyyid Kutub

AYARLAR