بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِذَا ٱلسَّمَآءُ ٱنفَطَرَتْ ﴿١

Semâ çatladığı vakit.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gök yarıldığı zaman;

— İbni Kesir

Gök yarıldığı zaman,

— Diyanet İşleri

Gök yarıldığı zaman,

— Hasan Basri Çantay

Gök yarıldığı zaman.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا ٱلْكَوَاكِبُ ٱنتَثَرَتْ ﴿٢

Ve yıldızlar döküldüğü vakit.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yıldızlar saçıldığı zaman;

— İbni Kesir

Yıldızlar saçıldığı zaman,

— Diyanet İşleri

Yıldızlar dağılıb döküldüğü zaman,

— Hasan Basri Çantay

Yıldızlar saçıldığı zaman.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا ٱلْبِحَارُ فُجِّرَتْ ﴿٣

Ve denizler akıtıldığı vakit.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Denizler kaynaştığı zaman;

— İbni Kesir

Denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman,

— Diyanet İşleri

Denizler fışkırtıldığı zaman,

— Hasan Basri Çantay

Denizler patladığı zaman.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا ٱلْقُبُورُ بُعْثِرَتْ ﴿٤

Ve kabirler deşildiği vakit.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kabirlerin içi dışına getirildiği zaman;

— İbni Kesir

Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman,

— Diyanet İşleri

Kabirler (in toprağı) alt üst edildiği zaman,

— Hasan Basri Çantay

Kabirlerin içi dışına çıktığı zaman.

— Seyyid Kutub

عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ ﴿٥

Bilir bir nefis: nedir takdîm ettiği ve tehîr ettiği?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kişi neyi takdim edip neyi te'hir ettiğini bilir.

— İbni Kesir

Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek.

— Diyanet İşleri

(her) nefs önden ne yolladı, geriye ne bırakdıysa (artık hepsini görüb) bilmişdir (bilecekdir).

— Hasan Basri Çantay

Herkes neyi öne, neyi geriye aldığını öğrenir.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلْإِنسَٰنُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ ٱلْكَرِيمِ ﴿٦

Ey insan! Ne mağrur etti seni o kerîm Rabb’ine?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insan; keremi bol Rabbına karşı seni ne aldattı?

— İbni Kesir

(6-8) Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

— Diyanet İşleri

Ey insan, O (lütf-ü) keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?

— Hasan Basri Çantay

Ey insan! Seni engin kerem sahibi Rabbine, karşı aldatan nedir?

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِى خَلَقَكَ فَسَوَّىٰكَ فَعَدَلَكَ ﴿٧

Ki seni yarattı, düzenine koydu, tenasüb ve itidal verdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O ki; seni yaratmış, sana şekil vermiş ve düzeltmiştir.

— İbni Kesir

(6-8) Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

— Diyanet İşleri

(O Rabbine karşı) ki seni yaratan, sana (şu) salim uzuvlar (ı) veren, (onları birbirleriyle denk yapmak suretiyle) sana şu nizaam ve i'tidâli bahşedendir O.

— Hasan Basri Çantay

O, seni yaratan, belini doğrultan ve seni dengeli kılan.

— Seyyid Kutub

فِىٓ أَىِّ صُورَةٍ مَّا شَآءَ رَكَّبَكَ ﴿٨

Dilediği her hangi bir surette terkîb etti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Seni istediği şekilde terkib etmiştir.

— İbni Kesir

(6-8) Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

— Diyanet İşleri

Seni dilediği herhangi bir suretde terkîb edendir O.

— Hasan Basri Çantay

Dilediği biçimde sana şekil veren Rabbine.

— Seyyid Kutub

كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِٱلدِّينِ ﴿٩

Hayır hayır, doğrusu siz dîni tekzîb ediyor, cezaya inanmıyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır; bilakis siz, dini yalan sayıyorsunuz.

— İbni Kesir

Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.

— Diyanet İşleri

Hayır (siz Allahın keremine de mağrur olmuyorsunuz). Bil'akis dîni yalan sayıyorsunuz.

— Hasan Basri Çantay

Hayır! Aksine siz dini yalanlıyorsunuz.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَٰفِظِينَ ﴿١٠

Halbuki üzerinizde hâfızlar var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki sizin üzerinizde koruyucular vardır.

— İbni Kesir

(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

— Diyanet İşleri

Halbuki sizin üstünüzde hakıykî bekçiler,

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz başınızda bekçiler vardır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR