9:1

بَرَآءَةٌ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ﴿١

Bir ültimatom; Allah ve Resûlü’nden, muahede ettiğiniz müşriklere:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Müşriklerden muahede yaptıklarınıza; Allah ve Rasulünden bir ihtardır:

— İbni Kesir

Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır:

— Diyanet İşleri

Müşriklerin içinden (kendileriyle) muaahede etdiklerinize Allahdan ve Resulünden bir ültümatomdur (bu)!

— Hasan Basri Çantay

Kendileri ile aranızda antlaşma bulunan müşriklere Allah ve Peygamber'i tarafından yöneltilen bir ilişki kesme ihtarıdır bu.

— Seyyid Kutub

9:2

فَسِيحُواْ فِى ٱلْأَرْضِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِى ٱللَّهِۙ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُخْزِى ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٢

Bundan böyle yer yüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın, şunu da bilin ki siz, Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz, Allah her halde kâfirleri rusvay edecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Ve bilin ki; siz, Allah'ı aciz bırakamazsınız. Hem Allah, gerçekten kafirleri rüsvay edendir.

— İbni Kesir

Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir.

— Diyanet İşleri

(Ey müşrikler, haydi) yer yüzünde dört ay daha (güvenlikle) dolaşın. Bilin ki siz Allâhı aaciz bırakabilecekler değilsiniz. Allah her halde kâfirleri (dilediği zaman) rüsvay edicidir.

— Hasan Basri Çantay

Dört ay daha yeryüzünde serbestçe dolaşınız. Allah'ın yapacaklarına engel olamayacağınızı ve Allah'ın kâfirleri perişan edeceğini biliniz.

— Seyyid Kutub

9:3

وَأَذَٰنٌ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلنَّاسِ يَوْمَ ٱلْحَجِّ ٱلْأَكْبَرِ أَنَّ ٱللَّهَ بَرِىٓءٌ مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَۙ وَرَسُولُهُۥۚ فَإِن تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْۖ وَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِى ٱللَّهِۗ وَبَشِّرِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٣

Bir de Allah ve Resûlü’nden hacci ekber günü insanlara bir ilân, ki Allah müşriklerden beriydir, Resulü de, derhal tevbe ederseniz o, hakkınızda hayırdır, yok eğer aldırmazsanız biliniz ki siz, Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz ve Allah’ı, Peygamber’i tanımayanlara elîm bir azabı tebşir et.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Büyük hacc günü, insanlara Allah ve Rasulünden bir ilandır. Muhakkak ki Allah ve Rasulü, artık müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz; bu, sizin için daha hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz; bilin ki; siz, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Küfredenlere elem verici bir azabı müjdele.

— İbni Kesir

Hacc-ı ekber gününde , Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!

— Diyanet İşleri

Ve (bu), hacc-ı ekber günü Allahdan ve Resulünden insanlara (şöyle) bir i'lâmdır: Allah ve Resulü müşrikler (i himaye etmek) den artık kat'iyyen uzakdır. (Bununla beraber) eğer (küfürden ve muaahedelere haainlik etmekden) tevbe ve rücû ederseniz bu, sizin için hayırlıdır. Eğer (yine) yüz çevirirseniz, (şunu) bilin ki, şübhesiz, siz Allâhı aaciz bırakabilecek değilsiniz. O küfredenlere (Allâhı ve peygamberi tanımayanlara) acıklı bir azâbı müjdele!

— Hasan Basri Çantay

Büyük hacc günü Allah ve Peygamber tarafından tüm insanlara duyurulur ki; «Allah ve Peygamber'i ile müşrikler arasında her türlü ilişki kesilmiştir. Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha yararlıdır. Eğer sırt çevirirseniz Allah'ın yapacaklarına engel olamayacağınızı biliniz. Ey Peygamber, kâfirleri acıklı bir azapla müjdele!»

— Seyyid Kutub

9:4

إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ثُمَّ لَمْ يَنقُصُوكُمْ شَيْـًٔا وَلَمْ يُظَٰهِرُواْ عَلَيْكُمْ أَحَدًا فَأَتِمُّوٓاْ إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ إِلَىٰ مُدَّتِهِمْۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَّقِينَ ﴿٤

Ancak muahede yapmış olduğunuz müşriklerden bilahare size ahidlerinde hiç bir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiç bir kimseye muzaheret etmemiş bulunanlar müstesna, bunlara müddetlerine kadar ahidlerini tamamiyle ifâ edin, her halde Allah, müttekileri sever.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yalnız muahede yaptığınız müşriklerden, muahede hükümlerinde size karşı bir eksiklik yapmayan ve aleyhinizde kimseye yardım etmeyenler, müstesnadır. O halde anlaşmayı, sonuna kadar tamamlayın. Muhakkak ki Allah, müttakileri sever.

— İbni Kesir

Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.

— Diyanet İşleri

Muaahede yapdığınız müşriklerden size (ahidierinin şartlarında) hiçbir şey eksiklik yapmamış, aleyhinizde (düşmanlarınızdan) hiç bir kimseye yardım etmemiş olanlar (bu hükümden) müstesnadır. O halde onların müddetleri (bitinceye) kadar ahidlerini tamamlayın. Çünkü Allah (haksızlıkdan) sakınanları sever.

— Hasan Basri Çantay

Yalnız antlaşma şartlarını eksiksiz biçimde yerine getiren ve size karşı hiç kimseyi desteklemeyen müşriklere gelince onlar ile aranızdaki anlaşmalara sürelerinin sonuna kadar uyunuz. Hiç şüphesiz Allah kötülükten sakınanları sever.

— Seyyid Kutub

9:5

فَإِذَا ٱنسَلَخَ ٱلْأَشْهُرُ ٱلْحُرُمُ فَٱقْتُلُواْ ٱلْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدتُّمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَٱحْصُرُوهُمْ وَٱقْعُدُواْ لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُاْ ٱلزَّكَوٰةَ فَخَلُّواْ سَبِيلَهُمْۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٥

O haram olan aylar çıktımı artık o bir müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, habsedin ve bütün geçid başlarını tutun, eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekâtı verirlerse sebillerini tahliye edin, çünkü Allah Gafur, Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Haram aylar çıkınca; artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın ve hapsedin. Her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe ederler; namaz kılar, zekat verirlerse; yollarını serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

— Diyanet İşleri

(Dokunulması) haram olan o aylar çıkdığı zaman artık o müşrikleri, onları nerede bulursanız, öldürün, onları (esîr olarak) yakalayın, onları habsedin, onların bütün geçid yerlerini tutun. Eğer tevbe ederler, (tevbelerini ve îmanlarını tasdıyk için) namaz kılarlar, zekât verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah çor yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Haram aylar geçince müşrikleri bulduğunuz yerde öldürünüz, yakalayıp hapsediniz, bütün muhtemel geçitleri tutup onları gözetleyiniz. Eğer tevbe eder de namaz kılar ve zekât verirlerse onları salıveriniz. Hiç şüphesiz Allah affedici ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

9:6

وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ٱسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَٰمَ ٱللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۥۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْلَمُونَ ﴿٦

Ve eğer müşriklerden biri aman ile yakınına gelmek isterse ona aman ver, taki Allah’ın kelâmını dinlesin, sonra da onun memenine kadar gönder, çünkü bunlar hakikatı bilmez bir kavimdirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer müşriklerden birisi senden aman dilerse; ona aman ver. Ta ki Allah'ın kelamını dinlesin. Sonra onu emin olacağı yere kadar ulaştır. Bu; onların bilmez bir kavim olmaları sebebiyledir.

— İbni Kesir

Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.

— Diyanet İşleri

Eğer (kendilerine tearruz edilmesi emrolunan) müşriklerden biri senden aman dilerse ona aman ver. Tâki Allahın kelâmını dinlesin. Sonra onu emîn olduğu yere kadar (selâmetle) ulaşdır. Çünkü onlar (hakıykatı) bilmeyen bir kavmdir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer puta tapanlardan biri senden can güvenliği isterse kendisine can güvenliği sağla ki, Allah'ın sözünü, Kur'ân'ı işitebilsin, sonra da onu güven içinde olacağı bir yere ulaştır. Çünkü onlar gerçekleri bilmeyen bir güruhtur.

— Seyyid Kutub

9:7

كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ رَسُولِهِۦٓ إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّمْ عِندَ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِۖ فَمَا ٱسْتَقَٰمُواْ لَكُمْ فَٱسْتَقِيمُواْ لَهُمْۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَّقِينَ ﴿٧

O müşriklerin Allah yanında, Resulü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i haram yanında muahede yaptıklarınız var ki bunlar size doğru durdukça siz de onlara doğru bulunun, Allah, hiyanetten sakınanları elbette sever.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Mescid-i Haram'ın yanında muahede yaptıklarınız müstesna, müşriklerin Allah yanında ve Rasulünün yanında nasıl bir ahdi olabilir ki? Onlar, size doğru davrandıkça siz de onlara karşı doğru davranın. Muhakkak ki Allah; müttakileri sever.

— İbni Kesir

Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.

— Diyanet İşleri

O müşriklerin Allah yanında, resulü yanında nasıl bir ahdi olabilir? Mescid-i haraamın yanında muaahede etdikleriniz müstesnadır. O halde bunlar size karşı (ahidlerine sadâkat hususunda) doğrulukla haraket ederlerse siz de kendilerine öylece doğrulukla muamele edin. Şübhesiz ki Allah (ahde vefâsızlıkdan) sakınanları sever.

— Hasan Basri Çantay

Mescid i Haram'ın, Kabe'nin yanında antlaşma yaptıklarınız dışındaki müşriklere karşı Allah'ın ve Peygamber'in nasıl taahhüdü olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkça siz de onlara karşı dürüst davranınız. Hiç şüphesiz Allah kötülükten sakınanları sever.

— Seyyid Kutub

9:8

كَيْفَ وَإِن يَظْهَرُواْ عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُواْ فِيكُمْ إِلًّا وَلَا ذِمَّةًۚ يُرْضُونَكُم بِأَفْوَٰهِهِمْ وَتَأْبَىٰ قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَٰسِقُونَ ﴿٨

Evet, nasıl olabilir ki: size bir zafer bulsalar hakkınızda ne bir zimmet gözetirler ne de bir yemin, ağızlarıyla sizi hoşnut etmeğe çalışırlar, kalbleri ise iba eder durur, zaten ekserisi insanlıktan çıkmış fasıklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nasıl olabilir ki, şayet size üstün gelselerdi; hakkınızda ne yemin, ne de bir vecibe gözetirlerdi. Sizi ağızlarıyla hoşnud etmeye çalışırlar, ama kalbleri dayatır. Ve onların çoğu fasıklardır.

— İbni Kesir

Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.

— Diyanet İşleri

(Onların) nasıl (ahdi olabilir) ki eğer size galebe ederlerse hakkınızda ne bir yemîn, ne de bir vecîbe gözetib tanımazlar. Sizi ağızlariyle (gûyâ) hoşnud ederler, (fakat) kalbleri dayatır. Onların çoğu faasık (adam) lardır.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın ve Peygamber'in onlara karşı nasıl taahhüdü olabilir ki, eğer size karşı üstün gelseler ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Dilleri ile sizi hoşnut etmeye çalışırlar, ama kalbleri sözleri ile çelişiktir. Onların çoğunun karakteri bozuktur.

— Seyyid Kutub

9:9

ٱشْتَرَوْاْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّواْ عَن سَبِيلِهِۦٓۚ إِنَّهُمْ سَآءَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٩

Allah’ın âyetlerini bir semeni kalile sattılar da Allah yolundan menettiler, hakikat bunlar ne fena şeyler yapmaktalar!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, Allah'ın ayetlerini az bir değere değişip O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapageldikleri şey ne kötüdür.

— İbni Kesir

Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları O’nun yolundan alıkoydular. Bunların yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür!

— Diyanet İşleri

Onlar Allahın âyetleri mukaabilinde az bir bahâyı satın aldılar da onun yolundan (halkı zorla) men'etdiler. Hakıykat, onların yapa geldikleri şeyler ne kötüdür!..

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın ayetlerini birkaç paraya sattılar ve insanları O'nun yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları ne kadar kötüdür!

— Seyyid Kutub

لَا يَرْقُبُونَ فِى مُؤْمِنٍ إِلًّا وَلَا ذِمَّةًۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُعْتَدُونَ ﴿١٠

Bir mü'min hakkında ne bir yemin gözetirler ne bir zimmet, bunlar öyle mütecavizler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, hiç bir mü'min hakkında bir vecibe veya yemin gözetmezler. İşte onlar, haddi aşanların kendileridir.

— İbni Kesir

Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.

— Diyanet İşleri

Onlar bir mü'min hakkında ne bir yemîn, ne de bir vecîbe gözetib tanımazlar. Onlar taşkınların ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar bir mümine karşı ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Onlar saldırganların ta kendileridirler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR