بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱلْحَآقَّةُ ﴿١

Gerçekleşecek olan.

— İbni Kesir

Gerçekleşecek olan kıyamet!

— Diyanet İşleri

O hak olan (kıyamet),

— Hasan Basri Çantay

Elbette gerçekleşecek olan

— Seyyid Kutub

مَا ٱلْحَآقَّةُ ﴿٢

Nedir o gerçekleşecek olan?

— İbni Kesir

Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet?

— Diyanet İşleri

nedir o hak olan (kıyamet)?

— Hasan Basri Çantay

Nedir o muhakkak gerçekleşecek olan

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْحَآقَّةُ ﴿٣

Ve ne bildirdi sana dirayetle? Nedir o Hâkka?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hangi şey bildirdi sana, gerçekleşecek olanın ne olduğunu?

— İbni Kesir

Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin?

— Diyanet İşleri

O gerçek (kıyamet) i sana hangi şey bildirdi?

— Hasan Basri Çantay

O gerçekleşecek olanı sana bildiren nedir?

— Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌۢ بِٱلْقَارِعَةِ ﴿٤

İnanmadı Semud-ü Âd o kariaya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Semud ve Ad, tepelerine inecek olanı yalanladılar.

— İbni Kesir

Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar.

— Diyanet İşleri

Semuud ile Aad (kavmleri ta yüreklerinde) patlayacak olan o kıyameti tekzîb etdi (ler).

— Hasan Basri Çantay

Semûd ve Âd, mutlaka patlak verecek olan kıyameti yalan saydılar.

— Seyyid Kutub

فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُواْ بِٱلطَّاغِيَةِ ﴿٥

Amma Semud ihlâk ediliverdiler o tâgıye ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu sebeple Semud, azgın bir sesle helak edildiler.

— İbni Kesir

Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi.

— Diyanet İşleri

Semuud'a gelince: Onlar hadden aşırı (korkunç bir ses) ile helak edildiler,

— Hasan Basri Çantay

Böylece Semûd korkunç bir sesle yıkıma uğratıldı.

— Seyyid Kutub

وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُواْ بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ ﴿٦

Ve amma Âd onlar da ihlâk ediliverdiler bir sarsar rüzgârı, azgın bir fırtına ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ad'a gelince; onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

— İbni Kesir

Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi.

— Diyanet İşleri

Aad'e gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

— Hasan Basri Çantay

Âd'a gelince onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile yıkıma uğratıldı.

— Seyyid Kutub

سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى ٱلْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ ﴿٧

Müsellat etmişti Allah onun üzerlerine yedi gece sekiz gün husûm halinde: köklerini kesmek üzere müstemirren. Bir de görürsün ki o kavmi o müddet zarfında yıkıla kalmışlar. Ve sanki içleri kof hurma kütükleri imişler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların kökünü kesmek için, üzerlerine yedi gece sekiz gün, rüzgarı estirdi. Halkın, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere yıkıldığını görürdün.

— İbni Kesir

Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün.

— Diyanet İşleri

(Allah) onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etdi, öyle ki (eğer sen de haazır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) olub yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler.

— Hasan Basri Çantay

Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin onların üzerine musallat etti. Öyle ki, o kavmi, orada içi kof hurma kütükleriymiş gibi onların çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

— Seyyid Kutub

فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍ ﴿٨

Bak şimdi görebilirmisin onlardan bir bakıyye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

— İbni Kesir

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

— Diyanet İşleri

Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun?

— Hasan Basri Çantay

Şimdi onlardan hiç arta kalan görüyor musun?

— Seyyid Kutub

وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ ﴿٩

Firavun de geldi, ondan evvelkiler de, mütefikeler de hep o hatâ ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun da, ondan öncekiler de ve altüst olmuş kasabalar da hep suçla gelmişlerdi.

— İbni Kesir

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler.

— Diyanet İşleri

Fir'avn da, ondan öncekiler de, altüst olan (kasaba) lar (halkı) da hep o hataayı (meydana) getirdiler (irtikâb etdiler).

— Hasan Basri Çantay

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler o hata ile geldiler.

— Seyyid Kutub

فَعَصَوْاْ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً ﴿١٠

Hep rablarının Resulü’ne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir bir kabza) ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblarının elçisine isyan etmişlerdi. Bunun üzerine O da kendilerini gittikçe artan bir şiddetle yakalayıverdi.

— İbni Kesir

Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı.

— Diyanet İşleri

Öyle ki (her ümmet) Rablerinin peygamberine isyan etdiler. Bundan dolayı O da kendilerini fazla bir şiddetle yakalayıverdi.

— Hasan Basri Çantay

Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR