بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قٓۚ وَٱلْقُرْءَانِ ٱلْمَجِيدِ ﴿١

Kâf ve Kur'an’i mecîd hakkı için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kaf. O şerefli Kur'an'a andolsun ki;

— İbni Kesir

(1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”

— Diyanet İşleri

Kaaf, o çok şerefli Kur'ana yemîn ederim ki (Mekke kâfirleri peygambere îman etmediler).

— Hasan Basri Çantay

Kaf. Şerefli Kur'an'a andolsun!

— Seyyid Kutub

بَلْ عَجِبُوٓاْ أَن جَآءَهُم مُّنذِرٌ مِّنْهُمْ فَقَالَ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا شَىْءٌ عَجِيبٌ ﴿٢

Doğrusu şaştılar da kendilerine içlerinden korkutucu bir peygamber geldiğine dediler ki kâfirler bu acîb bir şey.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da o kafirler: Bu, şaşılacak bir şey, dediler.

— İbni Kesir

(1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”

— Diyanet İşleri

Bil'akis o kâfirler, kendilerine içlerinden inzâr edici (bir peygamber) geldi diye, hayrete düşdüler de «Bu, dediler, şaşılacak bir şey».

— Hasan Basri Çantay

Kafirler aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da «Bu şaşılacak bir şeydir» dediler.

— Seyyid Kutub

أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًاۖ ذَٰلِكَ رَجْعٌۢ بَعِيدٌ ﴿٣

Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit ha? Bu baid bir irca.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı? Bu, uzak bir dönüştür.

— İbni Kesir

“Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirilecekmişiz)? Bu, akla uzak (imkânsız) bir dönüştür!”

— Diyanet İşleri

«Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar hayâta dönecekmişiz)? Bu, (ihtimalden) uzak bir dönüşdür».

— Hasan Basri Çantay

Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu uzak bir dönüştür.

— Seyyid Kutub

قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ ٱلْأَرْضُ مِنْهُمْۖ وَعِندَنَا كِتَٰبٌ حَفِيظٌۢ ﴿٤

Fakat arz onlardan neyi eksiltir bize malûmdur ve nezdimizde hıfzedici bir kitap vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Biz; toprağın onlardan neleri eksilttiğini biliyoruz. Katımızda da her şeyi saklayan bir kitab vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır.

— Diyanet İşleri

Toprak, onlardan neleri (yeyib) eksiltdiğinizi biz muhakkak bilmişizdir. Nezdimizde de (her şey'i) hıfız (ve tesbît) eden bir kitab vardır.

— Hasan Basri Çantay

Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.

— Seyyid Kutub

بَلْ كَذَّبُواْ بِٱلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ فَهُمْ فِىٓ أَمْرٍ مَّرِيجٍ ﴿٥

Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, onlar; hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi de şaşırmış bir haldedirler.

— İbni Kesir

Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir hâldedirler.

— Diyanet İşleri

Hayır, onlar, kendilerine hak gelince (onu) tekzîb etdiler. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

— Seyyid Kutub

أَفَلَمْ يَنظُرُوٓاْ إِلَى ٱلسَّمَآءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَٰهَا وَزَيَّنَّٰهَا وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ ﴿٦

Artık üstlerindeki Semâ’ya bir baksalar a, biz onu nasıl bina etmişiz ve ziynetlemişiz hiç bir gediği yok.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Üstlerindeki göğe hiç bakmazlar mı? Onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiç bir çatlak da yoktur.

— İbni Kesir

Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.

— Diyanet İşleri

Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl bina etdik. Onu (yıldızlarla) nasıl donatdık. Onun hiçbir gediği de yok.

— Hasan Basri Çantay

Üzerlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak ta yoktur.

— Seyyid Kutub

وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍۭ بَهِيجٍ ﴿٧

Arza da: bir imtidad vermişiz ve ağır baskılar oturtmuşuz ve her çeşidden çiftler bitirmişiz ki temaşasına doyulmaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada her türden güzel çiftler yetiştirdik.

— İbni Kesir

Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik.

— Diyanet İşleri

Yere de (bakmadılar mı?) Onu (nasıl) döşedik. Ona (nasıl) sabit dağlar koyduk. Onda her sınırdan içe ferah verici (ne) çiftler bitirdik!

— Hasan Basri Çantay

Yeryüzünü de yaydık, ona sağlam dağlar yerleştirdik, onda her güzel çifti bitirdik.

— Seyyid Kutub

تَبْصِرَةً وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ ﴿٨

Gözler gönüller açar, yaradanın kudretini ihtar eder, dersler verir birer nişanei basîret ve nümunei ibret olmak üzere, hakka yüz tutan her kul için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a yönelen her kula öğüt ve ibret olsun diye.

— İbni Kesir

Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir.

— Diyanet İşleri

(Biz, bütün bunları) tâatımıza dönen her kulun kalb gözünü açmak, (ona) ibret vermek için (yapdık).

— Hasan Basri Çantay

Bütün bunları, Allah'a yönelen her kulun, gönül gözünü açmak için ve ona ibret vermek için yaptık.

— Seyyid Kutub

وَنَزَّلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً مُّبَٰرَكًا فَأَنۢبَتْنَا بِهِۦ جَنَّٰتٍ وَحَبَّ ٱلْحَصِيدِ ﴿٩

Bir de Semâdan mübarek bir su indirip de onunla bağlar bağçeler bitirmekteyiz ve biçilecek taneler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökten bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.

— İbni Kesir

(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.

— Diyanet İşleri

Gökden de bereketli su indirdik de onunla bağçeler, biçilecek taneler bitirdik.

— Hasan Basri Çantay

Gökten bereketli su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.

— Seyyid Kutub

وَٱلنَّخْلَ بَاسِقَٰتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ ﴿١٠

Ve Semâ’ya ser çeken hurma ağaçları ki sıvama dizilmiş bir tal'ı vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları.

— İbni Kesir

(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.

— Diyanet İşleri

Ve domurcukları birbiri üstüne binmiş uzun boylu hurma ağaçları (yetişdirdik),

— Hasan Basri Çantay

Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları yetiştirdik.

— Seyyid Kutub

AYARLAR