بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

صٓۚ وَٱلْقُرْءَانِ ذِى ٱلذِّكْرِ ﴿١

Sâd. Bu zikrile meşhun Kur'an’a bak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sad. Zikr dolu Kur'an'a yemin olsun.

— İbni Kesir

Sâd. O şanlı, şerefli Kur’an’a andolsun (ki o, Allah sözüdür).

— Diyanet İşleri

Saad. O şanlı, şerefli Kur'ana yemîn ederim ki,

— Hasan Basri Çantay

Sad, zikir sahibi, şanlı Kur'an'a and olsun ki.

— Seyyid Kutub

بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِى عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ ﴿٢

Fakat o küfredenler bir onur, bir şikak içindeler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, o küfredenler boş bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.

— İbni Kesir

Fakat inkâr edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler.

— Diyanet İşleri

(haal) küfredenler (in iddia etdikleri gibi değildir). Bil'akis (onların dışı boş) bir onur, (içi ise tam) bir tefrika içindedir.

— Hasan Basri Çantay

İnkâr edenler bir gurur ve ayrılık içindedirler.

— Seyyid Kutub

كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ فَنَادَواْ وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ ﴿٣

Kendilerinden evvel nicelerini helâk ettik! Çığırıştılar: Değildi fakat vaktı halâs.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik de onlar, çığlıklar kopardılar. Halbuki kurtulmak vakti değildi.

— İbni Kesir

Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi.

— Diyanet İşleri

Biz kendilerinden evvel nice ümmet (ler) i helâk etdik. O zaman (ne) çığlıklar kopardılar. Halbuki (o vakit, azâbdan kaçıb) kurtulma vakti değildi...

— Hasan Basri Çantay

Onlardan önce nice nesilleri helak ettik de feryad ettiler. Oysa artık kurtuluş zamanı değildi.

— Seyyid Kutub

وَعَجِبُوٓاْ أَن جَآءَهُم مُّنذِرٌ مِّنْهُمْۖ وَقَالَ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا سَٰحِرٌ كَذَّابٌ ﴿٤

İçlerinden kendilerine uyandırıcı bir peygamber geldiğine şaştılar da dediler ki kâfirler: bu, bir sihirbaz, bir kezzâb.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenler içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaşırmışlardı da demişlerdi ki: Bu, çok yalancı bir sihirbazdır.

— İbni Kesir

Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu, yalancı bir sihirbazdır.”

— Diyanet İşleri

O kâfirler içlerinden (kendilerinin başına çökecek) tehlikeleri bildiren (bir peygamber) geldiğine şaşdılar, «Bu, dedi (ler), bir büyücü, bir yalancıdır»;

— Hasan Basri Çantay

Aralarından bir uyarıcı gelmesine şaşırdılar. İnkârcılar; «bu yalancı bir sihirbazdır» dediler.

— Seyyid Kutub

أَجَعَلَ ٱلْءَالِهَةَ إِلَٰهًا وَٰحِدًاۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَىْءٌ عُجَابٌ ﴿٥

İlâhları hep bir ilâh mı kılmış? Bu cidden şaşılacak bir şey: çok tuhaf.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tanrıları bir tek tanrı mı kıldı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey.

— İbni Kesir

“İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!”

— Diyanet İşleri

«O, (bütün) Tanrıları birtek Tanrı mı yapmış? Bu, cidden acâib bir şey»!

— Hasan Basri Çantay

Tanrıları bir tek tanrı mı yapıyor? Bu, cidden tuhaf bir şeydir.

— Seyyid Kutub

وَٱنطَلَقَ ٱلْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ ٱمْشُواْ وَٱصْبِرُواْ عَلَىٰٓ ءَالِهَتِكُمْۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَىْءٌ يُرَادُ ﴿٦

İçlerinden o heyet de fırladı şöyle: ilâhlarınız üzerinde sabr-u sebat edin, bu cidden arzu olunur bir şey, bir murad.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların elebaşlarından bir grup; yürüyün ve tanrılarınız üzerinde direnin. Şüphesiz ki bu; sizden istenen bir şeydir, diyerek çıkıp gittiler.

— İbni Kesir

(6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.

— Diyanet İşleri

Onların elebaşılarından bir gurüh (birbirine): «Yürüyün, ma budlarınıza (ibâdetde) sebâtedin. Şübhesiz ki arzu edilecek olan budur» diyerek kalkıb gitmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlardan ileri gelenler; «yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur.»

— Seyyid Kutub

مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِى ٱلْمِلَّةِ ٱلْءَاخِرَةِ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا ٱخْتِلَٰقٌ ﴿٧

Biz bunu diğer millette işitmedik, bu bir uydurmadır mutlak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, bunu diğer dinde de işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır.

— İbni Kesir

(6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.

— Diyanet İşleri

«Biz bunu diğer dînde işitmedik. Bu, uydurmadan başkası değildir».

— Hasan Basri Çantay

Biz bunun söylediğini babalarımızın bağlı olduğu son dinde de işitmedik. Bu uydurmadan başka bir şey değildir.

— Seyyid Kutub

أَءُنزِلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ مِنۢ بَيْنِنَاۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ مِّن ذِكْرِىۖ بَل لَّمَّا يَذُوقُواْ عَذَابِ ﴿٨

O zikr aramızdan ona mı indirilmiş? doğrusu onlar benim zikrimden bir kuşkulu şekk içindeler, doğrusu henüz azâbımı tatmadılar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Aramızdan zikir ona mı indirilmiştir? Hayır, onlar zikrimden şüphededirler. Hayır, onlar henüz azabımı tatmamışlardı.

— İbni Kesir

(6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.

— Diyanet İşleri

«O Kur'an, aramızdan ona mı indirilmiş»?! Hayır, onlar benim vahyimden şübhededirler. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.

— Hasan Basri Çantay

Kur'an, aramızda O'na mı indirilmeliydi?» dediler. Doğrusu bunlar Kur'an hakkında şüphe içindedirler. Hayır, onlar azabımı henüz tadmadılar.»

— Seyyid Kutub

أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ ٱلْعَزِيزِ ٱلْوَهَّابِ ﴿٩

Yoksa sana onu veren Aziz vehhab Rabbi’nin rahmeti hazîneleri onların yanında mı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa O Aziz, Vehhab Rabbının rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

— İbni Kesir

Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

— Diyanet İşleri

Onların nezdinde O yegâne gaalib, (peygamberliği ve her şey'i dilediğine) ihsâneden Rabbinin rahmet hazîneleri mi var yoksa?

— Hasan Basri Çantay

Yoksa, güçlü ve çok ihsan sahibi olan Rabb'inin rahmet hazineleri, onların yanında mıdır?

— Seyyid Kutub

أَمْ لَهُم مُّلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۖ فَلْيَرْتَقُواْ فِى ٱلْأَسْبَٰبِ ﴿١٠

Yoksa onların mı bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü? Öyle ise haydi esbab içinde üstüne çıksınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların mülkü onların mıdır? Öyleyse sebeblere tevessül etsinler de yükselsinler bakalım.

— İbni Kesir

Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!)

— Diyanet İşleri

Yahud o göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin mülk (-ü tasarruf) u onların mı? Öyle ise sebeblerine yapışarak göğe yükselsinler!

— Hasan Basri Çantay

Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı, onların elinde midir? Öyle ise sebeplere sarılıp ta göğe yükselsinler (de hükümranlığı ele geçirsinler bakalım).

— Seyyid Kutub

AYARLAR