بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

الٓرۚ تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ ﴿١

Elif, Lâm, Râ. Bunlar işte âyetleridir sana o mübîn kitabın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Elif, Lam, Ra. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir.

— İbni Kesir

Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.

— Diyanet İşleri

Elif, lâm, raa. Bu (sûrenin âyetleri de her hakıykatı) açıklayan kitabın (Kur'ânın) âyetleridir.

— Hasan Basri Çantay

Elif, Lâm Râ; bunlar, gerçeği açık açık anlatan kitabın ayetleridir.

— Seyyid Kutub

إِنَّآ أَنزَلْنَٰهُ قُرْءَٰنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٢

Biz onu bir Kur'an olmak üzere arabî olarak indirdik, gerek ki akıl erdiresiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz; onu akıl erdiresiniz diye arapça bir Kur'an olarak indirdik.

— İbni Kesir

Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.

— Diyanet İşleri

Hakıykat biz onu, (manâsına) akıl erdiresiniz diye, Arabca bir Kur'an olarak indirdik.

— Hasan Basri Çantay

Biz o kitabı Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki anlayabilesiniz.

— Seyyid Kutub

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ ٱلْقَصَصِ بِمَآ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ وَإِن كُنتَ مِن قَبْلِهِۦ لَمِنَ ٱلْغَٰفِلِينَ ﴿٣

Sana bu Kur'an’ı vahyetmemizle biz bir kıssa anlatıyoruz ki ahsenülkassas senin ise doğrusu bundan evvel hiç hâberin yoktu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; sana, bu Kur'an'ı vahyetmekle; kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki sen, daha önce bundan habersizdin.

— İbni Kesir

Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.

— Diyanet İşleri

Biz sana bu Kur'ânı (bu sûreyi) vahyetmek suretiyle en güzel beyânı kıssa olarak anlatacağız. Halbuki sen daha evvel bundan elbet haberdâr olmayanlardandın.

— Hasan Basri Çantay

Biz bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların, eski milletler ile ilgili hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysa daha önce bu hikâyeleri hiç bilmiyordun.

— Seyyid Kutub

إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَٰٓأَبَتِ إِنِّى رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِى سَٰجِدِينَ ﴿٤

Bir vakit Yusuf babasına, babacığım dedi: ben rüyada on bir yıldızla güneşi ve kameri gördüm, gördüm onları ki bana secde ediyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani Yusuf babasına demişti ki: Babacığım, rüyamda on bir yıldızla, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde etmektedirler.

— İbni Kesir

Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.

— Diyanet İşleri

Bir vakit Yuusuf, babasına: «Babacığım, demişdi, gerçek ben rü'yâda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde edicilerdir».

— Hasan Basri Çantay

Hani Yusuf babasına «Babacığım; ben rüyamda onbir yıldızın, güneşin ve ayın önümde secde ettiklerini gördüm» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ يَٰبُنَىَّ لَا تَقْصُصْ رُءْيَاكَ عَلَىٰٓ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْدًاۖ إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ لِلْإِنسَٰنِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٥

Yavrum! Dedi: rüyanı biraderlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar, çünkü şeytan insana belli bir düşmandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır.

— İbni Kesir

Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”

— Diyanet İşleri

(Babası Ya'kub) dedi ki:, «Oğulcağızım, rü'yânı biraderlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır».

— Hasan Basri Çantay

Babası ona dedi ki; «Yavrum bu rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açık bir düşmanıdır.

— Seyyid Kutub

وَكَذَٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِن تَأْوِيلِ ٱلْأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُۥ عَلَيْكَ وَعَلَىٰٓ ءَالِ يَعْقُوبَ كَمَآ أَتَمَّهَا عَلَىٰٓ أَبَوَيْكَ مِن قَبْلُ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْحَٰقَۚ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٦

Ve işte öyle, Rabbin seni seçecek ve sana ehadisin tevilinden ilimler öğretecek, hem sana hem âli Yakub’a nimetini bundan evvel ataların İbrahim ve İshak’a tamamladığı gibi tamamlayacak, şüphe yok ki Rabbin alîmdir, hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbın seni böylece beğenip seçecek, sana rüyaların yorumlanmasına dair bilgi verecek ve daha önce ataların İbrahim'e ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Ya'kup hanedanına da tamamlayacaktır. Muhakkak ki Rabbın, Alim'dir, Hakim'dir.

— İbni Kesir

“İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

— Diyanet İşleri

«Rabbin seni öylece (rü'yâda gördüğün gibi) beğenib seçecek, sana rü'yâ ta'bîrine âid bilgi verecek, sana karşı da, Ya'kub haanedânına karşı da ni'metlerini — daha evvelden ataların İbrâhîme ve Ishaaka tamamladığı gibi — tamamlayacakdır. Şübhesiz ki Rabbin her şey'i bilendir, tam hüküm ve hikmet saahibidir».

— Hasan Basri Çantay

Tıpkı rüyanda gördüğün gibi Rabbin seni peygamber olarak seçecek, sana olayları (ya da rüyaları) yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ile İshak'a yönelik nimetini nasıl tamama erdirdi ise, sana ve Yakub'un soyuna yönelik nimetini de tamama erdirecektir. Hiç kuşkusuz Rabbin herşeyi bilir ve her işi yerinde yapar.

— Seyyid Kutub

لَّقَدْ كَانَ فِى يُوسُفَ وَإِخْوَتِهِۦٓ ءَايَٰتٌ لِّلسَّآئِلِينَ ﴿٧

Şanım Hakk’ı için Yusuf ve biraderlerinde soranlara ibret olacak âyetler oldu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Yusuf'da ve kardeşlerinde, soranlar için nice ayetler vardır.

— İbni Kesir

Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.

— Diyanet İşleri

Andolsun ki Yuusufun ve biraderler (inin haberler) inde (onları) soranlar için nice ibretler vardır.

— Hasan Basri Çantay

Yusuf ile kardeşleri olayında, bu olayın içyüzünü irdeleyenlerin alacağı birçok ibret dersleri vardır.

— Seyyid Kutub

إِذْ قَالُواْ لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَىٰٓ أَبِينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّ أَبَانَا لَفِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ ﴿٨

Zira dediler ki her halde Yusuf ve biraderi babamıza bizden daha sevgili, biz ise müteassıb bir kuvvetiz, doğrusu babamız belli ki yanılıyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani demişlerdi ki: Biz, güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yusuf ve kardeşi, babamızın yanında daha sevgilidirler. Doğrusu babamız apaçık bir sapıklık içindedir.

— İbni Kesir

Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”

— Diyanet İşleri

Hani onlar (o kardeşler) şöyle demişlerdi: «Yuusufla biraderi babasının yanında muhakkak bizden daha sevgilidir. Halbuki biz. (birbirimizi destekleyen kuvvetli) bir cemâatiz. Babamız her halde açık bir yanlışlık içindedir».

— Hasan Basri Çantay

Hani Yusuf'un üvey kardeşleri dediler ki; «Babamız, Yusuf ile öz kardeşini bizden daha çok seviyor. Oysa biz sayıca çok ve güçlü bir grubuz. Kuşku yok ki, babamız açık biçimde hatalıdır.»

— Seyyid Kutub

ٱقْتُلُواْ يُوسُفَ أَوِ ٱطْرَحُوهُ أَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ أَبِيكُمْ وَتَكُونُواْ مِنۢ بَعْدِهِۦ قَوْمًا صَٰلِحِينَ ﴿٩

Yusufü öldürün yahud bir yere atın ki babanızın yüzü size kalsın ve ondan sonra salâhlı bir kavim olasınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yusuf'u öldürün veya bir yere atın ki, babanızın teveccühü yalnız size kalsın, ondan sonra da tevbe eder, salihler topluluğu olursunuz.

— İbni Kesir

“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.”

— Diyanet İşleri

«Yuusufu öldürün. Yahud onu (uzak ve ıssız) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalınız size münhasır olsun ve siz ondan sonra Saalih bir zümre olasınız».

— Hasan Basri Çantay

Yusuf'u ya öldürünüz, ya da ıssız bir yere bırakınız; o zaman babanızın rakipsiz sevgilileri olursunuz, arkasından da tevbe eder iyi kimseler olursunuz.

— Seyyid Kutub

قَالَ قَآئِلٌ مِّنْهُمْ لَا تَقْتُلُواْ يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِى غَيَٰبَتِ ٱلْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ ٱلسَّيَّارَةِ إِن كُنتُمْ فَٰعِلِينَ ﴿١٠

İçlerinden bir söz sahibi, Yusuf’u, dedi öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki kafilenin biri onu lekît olarak alsın, eğer yapacaksanız böyle yapın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İçlerinden bir sözcü dedi ki: Yusuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun derinliklerine bırakın da yolculardan bir onu bulup alsın, eğer yapacaksanız.

— İbni Kesir

Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.

— Diyanet İşleri

İçlerinden bir sözcü: «Yuusufu öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın da bir yolcu kaafilesinden biri onu (yetik olarak) alsın. Eğer (mutlakaa) yapacaksanız (bari böyle yapın)» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Üvey kardeşlerden biri dedi ki; «Yusuf'u öldürmeyiniz; eğer mutlaka bir şey yapmak istiyorsanız, onu bir kuyunun dibine atınız da yoldan geçecek kervanlardan biri onu çıkarıp alsın.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR