بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّآ أَنزَلْنَٰهُ قُرْءَٰنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٢

Biz onu bir Kur'an olmak üzere arabî olarak indirdik, gerek ki akıl erdiresiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ ٱلْقَصَصِ بِمَآ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ وَإِن كُنتَ مِن قَبْلِهِۦ لَمِنَ ٱلْغَٰفِلِينَ ﴿٣

Sana bu Kur'an’ı vahyetmemizle biz bir kıssa anlatıyoruz ki ahsenülkassas senin ise doğrusu bundan evvel hiç hâberin yoktu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَٰٓأَبَتِ إِنِّى رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِى سَٰجِدِينَ ﴿٤

Bir vakit Yusuf babasına, babacığım dedi: ben rüyada on bir yıldızla güneşi ve kameri gördüm, gördüm onları ki bana secde ediyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ يَٰبُنَىَّ لَا تَقْصُصْ رُءْيَاكَ عَلَىٰٓ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْدًاۖ إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ لِلْإِنسَٰنِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٥

Yavrum! Dedi: rüyanı biraderlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar, çünkü şeytan insana belli bir düşmandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَكَذَٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِن تَأْوِيلِ ٱلْأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُۥ عَلَيْكَ وَعَلَىٰٓ ءَالِ يَعْقُوبَ كَمَآ أَتَمَّهَا عَلَىٰٓ أَبَوَيْكَ مِن قَبْلُ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْحَٰقَۚ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٦

Ve işte öyle, Rabbin seni seçecek ve sana ehadisin tevilinden ilimler öğretecek, hem sana hem âli Yakub’a nimetini bundan evvel ataların İbrahim ve İshak’a tamamladığı gibi tamamlayacak, şüphe yok ki Rabbin alîmdir, hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّقَدْ كَانَ فِى يُوسُفَ وَإِخْوَتِهِۦٓ ءَايَٰتٌ لِّلسَّآئِلِينَ ﴿٧

Şanım Hakk’ı için Yusuf ve biraderlerinde soranlara ibret olacak âyetler oldu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِذْ قَالُواْ لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَىٰٓ أَبِينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّ أَبَانَا لَفِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ ﴿٨

Zira dediler ki her halde Yusuf ve biraderi babamıza bizden daha sevgili, biz ise müteassıb bir kuvvetiz, doğrusu babamız belli ki yanılıyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ٱقْتُلُواْ يُوسُفَ أَوِ ٱطْرَحُوهُ أَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ أَبِيكُمْ وَتَكُونُواْ مِنۢ بَعْدِهِۦ قَوْمًا صَٰلِحِينَ ﴿٩

Yusufü öldürün yahud bir yere atın ki babanızın yüzü size kalsın ve ondan sonra salâhlı bir kavim olasınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ قَآئِلٌ مِّنْهُمْ لَا تَقْتُلُواْ يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِى غَيَٰبَتِ ٱلْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ ٱلسَّيَّارَةِ إِن كُنتُمْ فَٰعِلِينَ ﴿١٠

İçlerinden bir söz sahibi, Yusuf’u, dedi öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki kafilenin biri onu lekît olarak alsın, eğer yapacaksanız böyle yapın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُواْ يَٰٓأَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَ۫نَّا عَلَىٰ يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُۥ لَنَٰصِحُونَ ﴿١١

Vardılar ey bizim pederimiz, dediler, sen neye bize Yusuf’u inanmıyorsun? Cidden biz onun için recaciyiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ﴿١٢

Yarın bizimle beraber gönder gezsin oynasın şüphesiz, biz onu gözetiriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR