بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَّا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ وَلَا لِءَابَآئِهِمْۚ كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَٰهِهِمْۚ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا ﴿٥

Buna dâir ne kendilerinin ilmi vardır ne de babalarının, o ne büyük bir kelime ki ağızlarından çıkıyor, sırf bir yalan söylüyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ne onların, ne de babalarının buna dair bilgileri vardır. O, ağızlarından çıkan ne büyük bir sözdür. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.

— İbni Kesir

Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar.

— Diyanet İşleri

Ne onların, ne atalarının buna dâir hiç bir ilgisi yokdur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başkasını söylemezler.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın evlat edindiği konusunda ne onların ve ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Rastgele ağızlarından çıkan bu söz ne ağır bir iftiradır! Söyledikleri, yalandan başka bir şey değildir.

— Seyyid Kutub

فَلَعَلَّكَ بَٰخِعٌ نَّفْسَكَ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمْ إِن لَّمْ يُؤْمِنُواْ بِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ أَسَفًا ﴿٦

Şimdi bu söze inanmazlarsa belki arkalarından esef ile kendini üzeceksin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Demek ki bu söze inanmayanların ardından üzülerek neredeyse kendini mahvedeceksin.

— İbni Kesir

Demek sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta kendini tüketeceksin!

— Diyanet İşleri

Demek, bu söze (Kur'ana) inanmazlarsa bir üzüntü duyarak arkalarından kendini aadetâ tüketeceksin!

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, eğer onlar bu yeni mesaja (Kur'ana) inanmazlarsa, arkalarından duyacağın üzüntü sebebi ile neredeyse kendini mahvedeceksin.

— Seyyid Kutub

إِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى ٱلْأَرْضِ زِينَةً لَّهَا لِنَبْلُوَهُمْ أَيُّهُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ﴿٧

Biz Yer yüzündeki şeyleri ona bir ziynet yaptık ki insanları imtihan edelim: hangisi daha güzel bir amel yapacak?

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlardan hangisinin daha güzel amel işlediğini deneyelim diye, yeryüzünde olan şeylere bir süs verdik.

— İbni Kesir

İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.

— Diyanet İşleri

Biz yer üzerinde olan şeylere, onlara mahsus, birer zînet verdik, (insanların) hangisinin ameli daha güzel, onları imtihan edelim diye.

— Hasan Basri Çantay

Biz dünyadaki her şeyi yeryüzünün süsü yaptık. Amacımız, insanları sınavdan geçirerek hangilerinin daha iyi işler yapacaklarını görmektir.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّا لَجَٰعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا ﴿٨

Bununla beraber şu da muhakkak ki biz onun üzerinde ne varsa hepsini bir kuru toprak etmekteyiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki Biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak haline getirebiliriz.

— İbni Kesir

Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak hâline getireceğiz.

— Diyanet İşleri

Bununla beraber biz onun üstünde olan şeyleri elbet kupkuru bir toprak yapanlarız.

— Hasan Basri Çantay

Günü gelince yeryüzünün bütün gözalıcı yeşilliklerini kesinlikle kupkuru bir toprak düzlüğüne çevireceğiz.

— Seyyid Kutub

أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَٰبَ ٱلْكَهْفِ وَٱلرَّقِيمِ كَانُواْ مِنْ ءَايَٰتِنَا عَجَبًا ﴿٩

Yoksa Eshab-ı Kehf-ü Rakıym bizim âyâtımızdan bir acîbe oldular mısandın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa; sen, mağara ve kitabe ehlini şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?

— İbni Kesir

Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sen, bizim âyetlerimiz içinde (yalınız) Kehf ve Rakıym yaranının ibrete şayan olduklarını mı sandın? (öyle değil).

— Hasan Basri Çantay

Sen «Ashab-ı Kehf» ve «Ashab-ı Rakım» olayının, bizim şaşırtıcı mucizelerimizden biri olduğunu mu sanıyorsun?

— Seyyid Kutub

إِذْ أَوَى ٱلْفِتْيَةُ إِلَى ٱلْكَهْفِ فَقَالُواْ رَبَّنَآ ءَاتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا ﴿١٠

O vakit ki o genç yiğitler Kehfe çekildiler de şöyle dediler: Ya Rabbenâ! Bizlere ledünnünden bir rahmet ihsan eyle ve bizim için işimizden bir muvaffakıyyet hazırla.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani o yiğitler; mağaraya sığınmışlardı da: Rabbımız; bize katından rahmet ver, işlerimizde başarılı kıl, demişlerdi.

— İbni Kesir

Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.

— Diyanet İşleri

O zaman o gene yeğitler mağaraya sığınmış (lar) dı da: «Ey Rabbimiz, bize tarafından bir rahmet ver ve işimizden bizim için bir muvaffakıyyet hazırla» demişlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani birkaç genç o mağaraya sığınmışlar ve «Ey Rabb'imiz, bize katından rahmet bağışla ve şu işimizde bize çıkış yolu göster» dediler.

— Seyyid Kutub

فَضَرَبْنَا عَلَىٰٓ ءَاذَانِهِمْ فِى ٱلْكَهْفِ سِنِينَ عَدَدًا ﴿١١

Bunun üzerine müteaddin seneler kehifte kulakları üzerine vurduk.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine yıllarca mağarada onların kulaklarına perde vurduk.

— İbni Kesir

Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk).

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine biz nice yıllar mağarada onların kulaklarına (perde) vurduk.

— Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine onları mağarada yıllarca uykuya yatırdık.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ بَعَثْنَٰهُمْ لِنَعْلَمَ أَىُّ ٱلْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوٓاْ أَمَدًا ﴿١٢

Sonra da onları ba'settik ki hep bilelim: iki hızbin hangisi bekledikleri gayeyi iyi hesap etmiş?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu daha iyi hesaplamış olduğunu belirtmek için onları uyandırdık.

— İbni Kesir

Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.

— Diyanet İşleri

Sonra da onları uyandırdık, iki zümreden hangisi bekledikleri gayeyi daha iyi (zabt ve) hesâb edicidir, ayırd edelim diye.

— Hasan Basri Çantay

Sonra iki gruptan hangisinin ne kadar uyuduklarını doğru olarak hesap edebileceğini belirlemek üzere onları uyandırdık.

— Seyyid Kutub

نَّحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِٱلْحَقِّۚ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ ءَامَنُواْ بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَٰهُمْ هُدًى ﴿١٣

Biz sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz: hakikat bunlar, bir kaç genç yiğit Rab’lerine iman ettiler, biz de hidayetlerini artırdık ve kalblerine rabıta verdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sana; onların kıssalarını gerçek olarak anlatalım: Doğrusu onlar; Rabblarına inanmış, genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetini artırmıştık.

— İbni Kesir

Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.

— Diyanet İşleri

(Şimdi) sana onların kıssasını, hakıykatı vech ile, anlatalım: Doğrusu onlar Rablerine îman eden gene yeğitlerdi. Biz de onların hidâyetini artırmışdık.

— Hasan Basri Çantay

Biz sana onların hikâyelerini doğru olarak anlatıyoruz. Onlar Râbb'lerine inanmış, bir grup gençti; onların hidayet bilincini arttırmıştık.

— Seyyid Kutub

وَرَبَطْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ إِذْ قَامُواْ فَقَالُواْ رَبُّنَا رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ لَن نَّدْعُوَاْ مِن دُونِهِۦٓ إِلَٰهًاۖ لَّقَدْ قُلْنَآ إِذًا شَطَطًا ﴿١٤

O vakit ki kıyam ettiler de dediler: bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabb’i, biz ihtimali yok ondan başka bir ilâhe tapmayız, doğrusu o surette cidden saçma söylemiş oluruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kalkıp da; Bizim Rabbımız göklerin ve yerin Rabbıdır; biz O'ndan başkasına tanrı demeyiz, yoksa andolsun ki; batıl söz söylemiş oluruz, dedikleri zaman kalblerini pekiştirmiştik.

— İbni Kesir

(14-15) Kalkıp da, “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.

— Diyanet İşleri

(14-15) Ve (zaalim hükümdarın önünde) dikilib de: «Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan başkasına Tanrı demeyiz. (Dersek) o halde, andolsun ki, hakıykatden uzaklaşmış oluruz. Şunlar, şu bizim kavmimiz Ondan (Allahdan) başka Tanrılar edindiler. Bunların üzerine baari açık bir bürhan getirselerdi ya. Artık Allaha karşı yalan yere iftira edenlerden daha zaalim kimdir?» dedikleri zaman onların kalblerini (sabr ve sebat ile tamamen Hakka) bağlamışdık.

— Hasan Basri Çantay

Kalplerini pekiştirmiştik. Hani, kâfirlerin karşısına dikilip şöyle demişlerdi; «Bizim Rabb'imiz, göklerin ve yerin Rabb'idir; O'ndan başkasına yalvarmayız, yoksa saçmalamış oluruz.»

— Seyyid Kutub

هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمُنَا ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةًۖ لَّوْلَا يَأْتُونَ عَلَيْهِم بِسُلْطَٰنٍۭ بَيِّنٍۖ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا ﴿١٥

Şunlar şu bizim kavmimiz olacaklar, tuttular ondan başka ilâhlar edindiler, onlara karşı açık bir bürhan getirselerdi ya, artık bir yalanı Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu bizim kavmimiz, Allah'ı bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir?

— İbni Kesir

(14-15) Kalkıp da, “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.

— Diyanet İşleri

(14-15) Ve (zaalim hükümdarın önünde) dikilib de: «Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan başkasına Tanrı demeyiz. (Dersek) o halde, andolsun ki, hakıykatden uzaklaşmış oluruz. Şunlar, şu bizim kavmimiz Ondan (Allahdan) başka Tanrılar edindiler. Bunların üzerine baari açık bir bürhan getirselerdi ya. Artık Allaha karşı yalan yere iftira edenlerden daha zaalim kimdir?» dedikleri zaman onların kalblerini (sabr ve sebat ile tamamen Hakka) bağlamışdık.

— Hasan Basri Çantay

Şu soydaşlarımız, Allah'ı bir yana bırakarak çeşitli ilahlar edindiler, onların gerçekten ilah olduklarına ilişkin kesin delil göstermeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?

— Seyyid Kutub

AYARLAR