بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَمَا جَعَلْنَٰهُمْ جَسَدًا لَّا يَأْكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَمَا كَانُواْ خَٰلِدِينَ ﴿٨

Biz onları yemek yemez birer cesed olarak yaratmadık. Onlar (bu dünyâda) ebedî de değillerdi.

— Hasan Basri Çantay

ثُمَّ صَدَقْنَٰهُمُ ٱلْوَعْدَ فَأَنجَيْنَٰهُمْ وَمَن نَّشَآءُ وَأَهْلَكْنَا ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿٩

Sonra biz onlara olan va'd (imiz) in doğruluğunu gösterdik de hem kendilerini, hem kimleri diliyorsak onları kurtardık. İftiracıları ise helak etdik.

— Hasan Basri Çantay

لَقَدْ أَنزَلْنَآ إِلَيْكُمْ كِتَٰبًا فِيهِ ذِكْرُكُمْۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿١٠

Andolsun, size öyle bir kitab indirmişizdir ki (bütün) zikir (ve şeref) iniz ondadır. Haalâ akıllanmıyacak mısınız?

— Hasan Basri Çantay

وَكَمْ قَصَمْنَا مِن قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ ﴿١١

Biz (küfür ve) zulmeden nice memleketi kırıb geçirdik, sonra ardından da diğer kavm (ler) i yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

فَلَمَّآ أَحَسُّواْ بَأْسَنَآ إِذَا هُم مِّنْهَا يَرْكُضُونَ ﴿١٢

(Evet), onlar azabımızı his (ve müşahede) etdikleri zaman hemen oralardan harıl harıl kaçıyorlardı.

— Hasan Basri Çantay

لَا تَرْكُضُواْ وَٱرْجِعُوٓاْ إِلَىٰ مَآ أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَٰكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ ﴿١٣

(Onlara:) «Kaçmayın, içinde bulunduğunuz refaha, yurdlarında dönün, çünkü sorguya çekileceksiniz» (denildi).

— Hasan Basri Çantay

قَالُواْ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ﴿١٤

Dediler: «Ne yazık bize! Biz hakıykaten zaalimler idik».

— Hasan Basri Çantay

فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَىٰهُمْ حَتَّىٰ جَعَلْنَٰهُمْ حَصِيدًا خَٰمِدِينَ ﴿١٥

Nihayet biz onları biçilmiş bir ot, ocakları sönmüş (bir kül yığını) haaline getirinceye kadar dâima feryadları bu (söz) olmuşdur.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَٰعِبِينَ ﴿١٦

Biz göğü de, yeri de, ikisinin arasında bulunan şeyleri de oyuncular (ın işi) olarak yaratmadık.

— Hasan Basri Çantay

لَوْ أَرَدْنَآ أَن نَّتَّخِذَ لَهْوًا لَّٱتَّخَذْنَٰهُ مِن لَّدُنَّآ إِن كُنَّا فَٰعِلِينَ ﴿١٧

Eğer biz bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi canibimizden edinirdik elbet. Biz (böyle) yapanlar da değiliz.

— Hasan Basri Çantay

بَلْ نَقْذِفُ بِٱلْحَقِّ عَلَى ٱلْبَٰطِلِ فَيَدْمَغُهُۥ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌۚ وَلَكُمُ ٱلْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ ﴿١٨

Hayır, biz hakkı baatılın tepesine (indirib) atarız da o, bunun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki bu, yok olub gitmişdir. (Allaha karşı) vasf (ve isnâd) etmekde olduğunuz (iftiralar) dan dolayı yazıklar olsun size!

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR