بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى صَلَاتِهِمْ خَٰشِعُونَ ﴿٢

Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.

— Diyanet İşleri

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنِ ٱللَّغْوِ مُعْرِضُونَ ﴿٣

Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.

— Diyanet İşleri

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ ﴿٤

Onlar ki, zekâtı öderler.

— Diyanet İşleri

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ ﴿٥

Onlar ki, ırzlarını korurlar.

— Diyanet İşleri

إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ ﴿٦

Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.

— Diyanet İşleri

فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ ﴿٧

Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.

— Diyanet İşleri

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ ﴿٨

Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.

— Diyanet İşleri

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمْ يُحَافِظُونَ ﴿٩

Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.

— Diyanet İşleri

أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْوَٰرِثُونَ ﴿١٠

İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.

— Diyanet İşleri

ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ ﴿١١

Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

— Diyanet İşleri

وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٍ مِّن طِينٍ ﴿١٢

Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.

— Diyanet İşleri

AYARLAR