بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُواْ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٥

Ancak onun arkasından tevbe edip ıslâhı hal edenler başka, zira Allah, Gafurdur, Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَٰجَهُمْ وَلَمْ يَكُن لَّهُمْ شُهَدَآءُ إِلَّآ أَنفُسُهُمْ فَشَهَٰدَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَٰدَٰتٍۭ بِٱللَّهِۙ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٦

Zevcelerine atan kendi nefislerinden başka şâhidleri de olmayan kimseler ise her biri şöyle şehâdet etmelidir : dört şehâdet "billâhi kendisi şüphesiz sadıklardan " diye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلْخَٰمِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ ٱللَّهِ عَلَيْهِ إِن كَانَ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ ﴿٧

Beşincisi de eğer kâziblerden ise muhakkak Allah’ın lâneti boynuna.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَيَدْرَؤُاْ عَنْهَا ٱلْعَذَابَ أَن تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَٰدَٰتٍۭ بِٱللَّهِۙ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ ﴿٨

Kadından azâbı dört kere şöyle şehâdet etmesi defeder: "billâhi o muhakkak yalancılardan".

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلْخَٰمِسَةَ أَنَّ غَضَبَ ٱللَّهِ عَلَيْهَآ إِن كَانَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٩

Beşincisi de eğer o sadıklardan ise muhakkak Allah’ın gadabı kendinin üzerinedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ ﴿١٠

Ya olmasa idi üzerinizde Allah’ın fadl-ü rahmeti! Ve hakikat Allah’ın Hakim bir Tevvab olması!

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِنَّ ٱلَّذِينَ جَآءُو بِٱلْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنكُمْۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَّكُمۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْۚ لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُم مَّا ٱكْتَسَبَ مِنَ ٱلْإِثْمِۚ وَٱلَّذِى تَوَلَّىٰ كِبْرَهُۥ مِنْهُمْ لَهُۥ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١١

Haberiniz olsun ki ifk ile gelenler içinizden bir takımdır; onu hakkınızda bir şer sanmayın, belki o, hakkınızda bir hayırdır, onlardan her kişiye o vebalden kazandığı, büyüğüne tesaddî eden, ona da büyük bir azâb vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُواْ هَٰذَآ إِفْكٌ مُّبِينٌ ﴿١٢

Ne vardı onu işittiğiniz vakit erkek ve kadın mü'minler kendi kendilerine husn-i zann etselerdi de bu açık bir ifktir deselerdi ya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّوْلَا جَآءُو عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَآءَۚ فَإِذْ لَمْ يَأْتُواْ بِٱلشُّهَدَآءِ فَأُوْلَٰٓئِكَ عِندَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ ﴿١٣

Ona dört şâhid getirselerdi ya, mademki şâhid getiremediler o halde onlar Allah indinde yalancılardan ibarettirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِى مَآ أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١٤

Eğer dünya ve âhirette Allah’ın fadl-ü rahmeti üzerinizde olmasa idi o daldığınız yaygarada size mutlak büyük bir azâb dokunurdu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِذْ تَلَقَّوْنَهُۥ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُۥ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٌ ﴿١٥

O sırada ki dillerinizle telâkkı ediyordunuz ve ağızlarınızla hiç bir ilminiz olmayan bir şey söylüyor ve onu kolay sanıyordunuz, halbuki o, Allah yanında büyük bir vebal.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR