بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلْخَٰمِسَةَ أَنَّ غَضَبَ ٱللَّهِ عَلَيْهَآ إِن كَانَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٩

Beşincisi de eğer o sadıklardan ise muhakkak Allah’ın gadabı kendinin üzerinedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ ﴿١٠

Ya olmasa idi üzerinizde Allah’ın fadl-ü rahmeti! Ve hakikat Allah’ın Hakim bir Tevvab olması!

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِنَّ ٱلَّذِينَ جَآءُو بِٱلْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنكُمْۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَّكُمۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْۚ لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُم مَّا ٱكْتَسَبَ مِنَ ٱلْإِثْمِۚ وَٱلَّذِى تَوَلَّىٰ كِبْرَهُۥ مِنْهُمْ لَهُۥ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١١

Haberiniz olsun ki ifk ile gelenler içinizden bir takımdır; onu hakkınızda bir şer sanmayın, belki o, hakkınızda bir hayırdır, onlardan her kişiye o vebalden kazandığı, büyüğüne tesaddî eden, ona da büyük bir azâb vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُواْ هَٰذَآ إِفْكٌ مُّبِينٌ ﴿١٢

Ne vardı onu işittiğiniz vakit erkek ve kadın mü'minler kendi kendilerine husn-i zann etselerdi de bu açık bir ifktir deselerdi ya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّوْلَا جَآءُو عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَآءَۚ فَإِذْ لَمْ يَأْتُواْ بِٱلشُّهَدَآءِ فَأُوْلَٰٓئِكَ عِندَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ ﴿١٣

Ona dört şâhid getirselerdi ya, mademki şâhid getiremediler o halde onlar Allah indinde yalancılardan ibarettirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِى مَآ أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١٤

Eğer dünya ve âhirette Allah’ın fadl-ü rahmeti üzerinizde olmasa idi o daldığınız yaygarada size mutlak büyük bir azâb dokunurdu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِذْ تَلَقَّوْنَهُۥ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُۥ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٌ ﴿١٥

O sırada ki dillerinizle telâkkı ediyordunuz ve ağızlarınızla hiç bir ilminiz olmayan bir şey söylüyor ve onu kolay sanıyordunuz, halbuki o, Allah yanında büyük bir vebal.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَٰنَكَ هَٰذَا بُهْتَٰنٌ عَظِيمٌ ﴿١٦

Onu işittiğiniz vakit : bunu söylemek bize gerekmez, hâşâ bu bir büyük bühtandır deseniz ya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

يَعِظُكُمُ ٱللَّهُ أَن تَعُودُواْ لِمِثْلِهِۦٓ أَبَدًا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧

Böyle bir şeye ebedâ avdet etmeyesiniz eğer mü'min iseniz diye Allah size vaaz veriyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَيُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿١٨

Ve sizin için âyetleri beyan buyuruyor ki Allah alîmdir hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ ٱلْفَٰحِشَةُ فِى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿١٩

Mü'minler içinde bîedebâne sözlerin şüyu' bulmasını arzu edenler için muhakkak dünya ve âhirette elîm bir azâb vardır ve siz bilmediğiniz halde Allah, bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR