بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَوْ يُلْقَىٰٓ إِلَيْهِ كَنزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُۥ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَاۚ وَقَالَ ٱلظَّٰلِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَّسْحُورًا ﴿٨

Veya ona bir hazîne bırakılıverse, yâhud güzel bir bahçesi olsa da ondan yese ya! Hem o zalimler "siz, sırf büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz" dediler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ٱنظُرْ كَيْفَ ضَرَبُواْ لَكَ ٱلْأَمْثَٰلَ فَضَلُّواْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا ﴿٩

Bak senin hakkında ne kıyaslar, ne temsiller - yaptılar da çıkmaza saptılar, artık hiç bir yol bulamazlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

تَبَارَكَ ٱلَّذِىٓ إِن شَآءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِّن ذَٰلِكَ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ وَيَجْعَل لَّكَ قُصُورًۢا ﴿١٠

Öyle yücedir o ki dilerse sana ondan daha hayırlısını verir, altından ırmaklar akar cennetler, sana köşkler de yapar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

بَلْ كَذَّبُواْ بِٱلسَّاعَةِۖ وَأَعْتَدْنَا لِمَن كَذَّبَ بِٱلسَّاعَةِ سَعِيرًا ﴿١١

Fakat onlar saati tekzib ettiler, biz ise o saati tekzib edenlere öyle bir saıyr, çılgın bir ateş hazırladık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍ سَمِعُواْ لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا ﴿١٢

Ki onları gördüğü vakit ona mahsus bir hışımlanma, bir zefîr işitirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِذَآ أُلْقُواْ مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُّقَرَّنِينَ دَعَوْاْ هُنَالِكَ ثُبُورًا ﴿١٣

Ve çatılıp çatılıp onun dar bir yerine atıldıkları vakit de orada helâke haykırırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّا تَدْعُواْ ٱلْيَوْمَ ثُبُورًا وَٰحِدًا وَٱدْعُواْ ثُبُورًا كَثِيرًا ﴿١٤

Bir helâke haykırmayın bugün çok helâke haykırın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ ٱلْخُلْدِ ٱلَّتِى وُعِدَ ٱلْمُتَّقُونَۚ كَانَتْ لَهُمْ جَزَآءً وَمَصِيرًا ﴿١٥

Ya o mu hayırlı, yoksa müttekilere vaadolunan Huld cenneti mi ki kendilerine bir mükâfat, ve âkibet varacakları bir meva bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّهُمْ فِيهَا مَا يَشَآءُونَ خَٰلِدِينَۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًا مَّسْـُٔولًا ﴿١٦

Onlar için orada ne isterlerse var, hem ebedî kalacakları, Rabbi’nin uhdesinde bu "bir vaadi mesul" bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ فَيَقُولُ ءَأَنتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِى هَٰٓؤُلَآءِ أَمْ هُمْ ضَلُّواْ ٱلسَّبِيلَ ﴿١٧

Hele o gün ki onları Allah’dan başka taptıkları şeylerle haşredip de siz mi saptırdınız kullarımı yoksa kendileri mi yolu gaib ettiler diyeceği gün?

— Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُواْ سُبْحَٰنَكَ مَا كَانَ يَنۢبَغِى لَنَآ أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَآءَ وَلَٰكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَءَابَآءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُواْ ٱلذِّكْرَ وَكَانُواْ قَوْمًۢا بُورًا ﴿١٨

Sübhansın, demişlerdir: Senden başka veliler ittihaz etmemiz (olunmamız ) bize yaraşır değildi ve lâkin sen onları ve atalarını zevka daldırdın, o kadar ki nihayet zikri unuttular ve helâke giden bir kavim oldular.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR