بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَمْ يَقُولُونَ ٱفْتَرَىٰهُۚ بَلْ هُوَ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّآ أَتَىٰهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ ﴿٣

Yoksa o, bunu kendiliğinden mi uydurdu diyorlar? Hayır, o Rabbinden (gelen bir) hakdır. (Biz onu) senden evvel kendilerine inzâr edici hiçbir (peygamber) gelmemiş olan bir kavme, (tutdukları yolun) korkunç aakıbetlerini haber vermen için (indirdik). Olur ki onlar hidâyeti kabul ederler.

— Hasan Basri Çantay

ٱللَّهُ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِى سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِۖ مَا لَكُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَلِىٍّ وَلَا شَفِيعٍۚ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ﴿٤

Allah, gökleri ve yeri ve bunların arasında olan şeyleri altı günde yaratan, sonra hükmü arşı istîlâ edendir. Sizin Ondan başka hiçbir yâriniz ve (azabınızı giderecek) hiçbir yardımcınız yokdur. Artık iyice düşünmez misiniz?

— Hasan Basri Çantay

يُدَبِّرُ ٱلْأَمْرَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ إِلَى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُۥٓ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ ﴿٥

Gökden yere kadar her işi O tedbîr eder. Sonra (o iş) sizin sayageldiğinizce bin sene mıkdarında olan (mesafeye) bir günde yine Ona yükselir.

— Hasan Basri Çantay

ذَٰلِكَ عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٦

İşte görünmeyeni de, görüneni de bilen, yegâne gaalib olan, (ehl-i tâatini) çok esirgeyen (Haalik-ı müdebbir) budur.

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِىٓ أَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥۖ وَبَدَأَ خَلْقَ ٱلْإِنسَٰنِ مِن طِينٍ ﴿٧

Ki O, yaratdığı her şey'i güzel yapan, insanı yaratmıya da çamurdan başlıyandır.

— Hasan Basri Çantay

ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُۥ مِن سُلَٰلَةٍ مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ ﴿٨

Sonra O, bunun zürriyyetini hakıyr bir sudan meydana gelen nutfeden yapmışdır.

— Hasan Basri Çantay

ثُمَّ سَوَّىٰهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِۦۖ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَۚ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿٩

Sonra onu düzeltib tamamladı. İçine ruuhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller yaratdı. Ne az şükredersiniz?

— Hasan Basri Çantay

وَقَالُوٓاْ أَءِذَا ضَلَلْنَا فِى ٱلْأَرْضِ أَءِنَّا لَفِى خَلْقٍ جَدِيدٍۭۚ بَلْ هُم بِلِقَآءِ رَبِّهِمْ كَٰفِرُونَ ﴿١٠

Dediler ki: «Biz yerde (çürüyüb) gaalib olduğumuz vakit mı, hakıykaten biz mi yeni bir yaratılışda (bulunacağız)»? Evet, onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edicidirler.

— Hasan Basri Çantay

قُلْ يَتَوَفَّىٰكُم مَّلَكُ ٱلْمَوْتِ ٱلَّذِى وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ ﴿١١

De ki: Size müvekkel olan ölüm meleği canınızı alacak. (Ondan) sonra da Rabbinize döndürül (üb götürüleceksiniz».

— Hasan Basri Çantay

وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلْمُجْرِمُونَ نَاكِسُواْ رُءُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَآ أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَٱرْجِعْنَا نَعْمَلْ صَٰلِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ ﴿١٢

Günahkârların, Rableri huzuurunda: «Ey Rabbimiz, gördük, İşitdik, Şimdi bizi (dünyâye) geri çevir de güzel amel (ve hareketler) de bulunalım. Çünkü (artık) kat'î suretde inananlarız» (diye diye) sernügûn (olacakları) zaman sen görsen (onları)!

— Hasan Basri Çantay

وَلَوْ شِئْنَا لَءَاتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَىٰهَا وَلَٰكِنْ حَقَّ ٱلْقَوْلُ مِنِّى لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ ٱلْجِنَّةِ وَٱلنَّاسِ أَجْمَعِينَ ﴿١٣

Eğer biz dileseydik herkesi elbette hidâyete erdirirdik. Fakat benden (saadır olan şu): «Cehennemi bütün cinlerden, insanlardan muhakkak dolduracağım» sözü hak olmuşdur.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR