بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

4:9

وَلْيَخْشَ ٱلَّذِينَ لَوْ تَرَكُواْ مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَٰفًا خَافُواْ عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلْيَقُولُواْ قَوْلًا سَدِيدًا ﴿٩

Hem titresin o kimseler ki arkalarına elleri ermez, güçleri yetmez bir zürriyyet bırakacak olsalardı onlara karşı korkacaklardı, o halde Allah’dan korksunlar ve sağlam söz söylesinler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Arkalarında küçük ve aciz çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar için endişe edecek olanlar, haksızlıktan çekinsinler, Allah'tan sakınsınlar ve sözü de dosdoğru söylesinler.

— İbni Kesir

Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.

— Diyanet İşleri

Arkalarında âciz ve küçük evlâdlar bırakdıkları takdirde onlara karşı (halleri ne olacak diye düşünüb) endîşe edenler, (himayeleri altındaki yetîmler ve diğer mirasçılar hakkında da aynı hissi taşımamakdan) saygı ile korksun (lar), Allahdan sakınsınlar, (gerek vasıyler, gerek onların nezdinde bulunanlar hatıra gönüle bakmayarak) sözü dosdoğru söylesinler.

— Hasan Basri Çantay

Arkalarında güçsüz çocuklar bırakıp ölecek olsalar çocuklarının hali nice olur diye kaygı duyanlar yetimlere haksızlık etmekten korksunlar, Allah'tan sakınsınlar ve doğru konuşsunlar.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَٰلَ ٱلْيَتَٰمَىٰ ظُلْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِى بُطُونِهِمْ نَارًاۖ وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًا ﴿١٠

Yetimlerin zulmen mallarını yiyenler muhakkak karınlarında sırf bir ateş yerler ve yarın bir çılgın ateşe yaslanırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yetimlerin mallarını zulmen yiyenler; karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar. Zaten onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.

— İbni Kesir

Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.

— Diyanet İşleri

Gerçek, yetîmlerin mallarını haksız (ve haraam) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Yetimlerin mallarını haksız biçimde yiyenler, midelerini ateşle doldurmaktan başka birşey yapmıyorlar. Zaten kudurmuş alevlerin içine atılacaklardır.

— Seyyid Kutub

يُوصِيكُمُ ٱللَّهُ فِىٓ أَوْلَٰدِكُمْۖ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ ٱلْأُنثَيَيْنِۚ فَإِن كُنَّ نِسَآءً فَوْقَ ٱثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۖ وَإِن كَانَتْ وَٰحِدَةً فَلَهَا ٱلنِّصْفُۚ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَٰحِدٍ مِّنْهُمَا ٱلسُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُۥ وَلَدٌۚ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُۥ وَلَدٌ وَوَرِثَهُۥٓ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ ٱلثُّلُثُۚ فَإِن كَانَ لَهُۥٓ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ ٱلسُّدُسُۚ مِنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِى بِهَآ أَوْ دَيْنٍۗ ءَابَآؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًاۚ فَرِيضَةً مِّنَ ٱللَّهِۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿١١

Allah size miras taksimi şöyle ferman buyuruyor: Evlâdınızda: Erkeğe iki dişi payı kadar, eğer hepsi dişi olmak üzere ikiden ziyade iseler bunlara terikenin üçte ikisi, ve eğer bir tek kız ise o zaman ona yarısı; ebeveyni için: Her birine ölenin terikesinden altıda bir şayed çocuğu varsa, amma çocuğu yok da anası babası varis bulunuyorsa anasına üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o vakit anasına altıda bir, hep ettiği vasıyyetten veya borcundan sonra; babalarınız ve oğullarınız bilmezsiniz ki onların hangisi menfaatçe size daha yakındır, bütün bunlar Allah’dan birer feriza, her halde Allah Alim, Hakim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çocuklarınızın mirastaki durumu hakkında Allah, size şöyle emir buyuruyor: Erkeğe iki dişinin hissesi kadardır. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise; bırakılan malların üçte ikisi onlarındır. Şayet kız tek ise, yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa; ana ve babadan herbirine bırakılan malın altıda biri; çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa; üçte biri, anasınındır. Kardeşleri varsa; o vakit, altıda bir anasınındır. Bu hükümler ölenin borcu ödenip yaptığı vassiyetler yerine getirildikten sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Allah'tan bir fariza olarak. Doğrusu Allah; Alim, Hakim olandır.

— İbni Kesir

Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Allah size (miras hükümlerini şöylece) tavsiye (ve emr) eder: Evlâdlarınız hakkında (ki hüküm) erkeğe, iki dişinin payı mıkdarıdır. Fakat onlar (o evlâdlar) ikiden fazla kadınlar ise (ölünün) bırakdığının (terikenin) üçde ikisi onlarındır. (Dişi evlâd) bir tek ise o zaman (bunun) yarısı onundur. (Ölenin) çocuğu varsa ana ve babadan her birine terikenin altıda biri (verilir). Çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa üçde biri anasınındır. (Erkek, dişi) kardeşleri varsa o vakit altıda biri anasınındır. (Fakat bütün bu hükümler ölenin) edeceği vasıyyet (in tenfîzin) den veya borç (unun ödenmesin) den sonradır. Siz babalarınızdan ve oğullarınızdan hangisinin, fâide cihetinden, size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bu hükümler ve hisseler) Allahdan birer ferîzadır. Şübhesiz ki Allah hakkıyle bilicidir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Çocuklarınızın mirastaki durumu hakkında Allah size şöyle ferman buyuruyor: Erkeğe iki dişinin hissesi kadardır. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise bırakılan malların üçte ikisi onlarındır. Şayet tek ise yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana ve babadan her birine bırakılan malın altıda biri. Çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa üçte biri anasınındır. Kardeşleri varsa o vakit altıda biri anasınındır. Bu hükümler, ölenin borcu ödenip, yaptığı vasiyetler yerine getirildikten sonradır. Siz, babalarınızdan ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bunlar, Allah’tan birer farizadır. Doğrusu Allah; hakkıyla bilen ve Hakim olandır.

— Seyyid Kutub

وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَٰجُكُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٌۚ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ ٱلرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَۚ مِنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَآ أَوْ دَيْنٍۚ وَلَهُنَّ ٱلرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّكُمْ وَلَدٌۚ فَإِن كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ ٱلثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمۚ مِّنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَآ أَوْ دَيْنٍۗ وَإِن كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَٰلَةً أَوِ ٱمْرَأَةٌ وَلَهُۥٓ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَٰحِدٍ مِّنْهُمَا ٱلسُّدُسُۚ فَإِن كَانُوٓاْ أَكْثَرَ مِن ذَٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَآءُ فِى ٱلثُّلُثِۚ مِنۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَىٰ بِهَآ أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّۚ وَصِيَّةً مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ ﴿١٢

Size ise zevcelerinizin terikesinin yarısı bir çocukları yoksa, ve eğer bir çocukları varsa o zaman size dörtte bir, ettikleri vasıyyetten veya borçtan o zaman size dörtte bir, ettikleri vasiyyetten veya borçtan sonra, onlara da sizin terikenizden dörtte bir eğer bir çocuğunuz yoksa, ve eğer bir çocuğunuz varsa o zaman onlara sekizde bir, ettiğiniz vasiyyetten veya borçtan sonra; ve eğer bir erkek veya kadının (çocuğu ve babası yok ta) kelâle cihetinden (yan koldan) mirasına konuluyor ve (ana) bir biraderi veyâ bir hemşiresi bulunuyorsa her birine altıda bir, ve eğer bundan ziyade iseler o zaman üçte birinde ortaklar, ızrar kasdı olmaksızın edilen vasıyyetten veya borçtan sonra ki bütün bunlar Allah’dan ferman, Allah ise hem alîmdir hem halîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çocukları yoksa; eşlerinizin geriye bıraktıklarının yarısı, sizindir. Çocukları varsa; bıraktıklarının dörtte biri, sizindir. Bunlar; yaptıkları vasiyyet ve borç ödendikten sonradır. Çocuğunuz yoksa; sizin bıraktıklarınızın dörtte biri, eşlerinizindir. Şayet çocuğunuz varsa; bıraktıklarınızın sekizde biri, onlarındır. Ancak bu; yaptığınız vasiyyet ve borç ödendikten sonradır. Eğer miras bırakan erkek veya kadın çocuğu ve ana-babası olmayan bir kimse olur da bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa; bunlardan herbirine, altıda bir düşer. Eğer onlar bundan çoksalar; zarara uğratılmaksızın üçte birine ortak olurlar. Bunlar; yaptıkları vasiyyet ve borç ödendikten sonradır. Allah'tan bir vasiyyet olarak, Allah; Alim'dir, Halim'dir.

— İbni Kesir

Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

— Diyanet İşleri

Zevcelerinizin çocuğu yoksa terikesinin yarısı sizindir. Eğer onların çocuğu varsa size terikesinden (düşecek hisse) dörtde birdir. (Fakat bu da) onların (zevcelerinizin) edecekleri vasıyyet (i) ve borç (u edâ) dan sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa bırakdığınızdan dörtde biri onların (zevcelerinizin) dir. Şâyed çocuğunuz varsa terikenizden sekizde biri — edeceğiniz vasıyyet ve borc (un edasın) dan sonra — yine onlarındır. Eğer mîrası aranan erkek veya kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olur ve onun erkek veya kız kardeşi bulunursa bunlardan her birinin (hakkı) altıda birdir. Eğer onlar bu (mıkdardan) çok iseler o halde onlar (ölünün) edeceği vasıyyet ve borç (un edasın) dan sonra üçde birde ortakdırlar. (Gerek vasıyyetde ve gerek borç ikrarında mîrascılara asla) zarar verici olmamalıdır. (Bu emirler ve hükümler) Allahdan (size) bir vasıyyetdir. Allah (her şey'i) hakkıyle bilendir, halimdir (Cezayı gecikdirirse de ihmâl etmez).

— Hasan Basri Çantay

Karılarınızın çocukları yoksa geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bunlar yaptıkları vasiyet ve borç ödendikten sonradır. Sizin çocuğunuz yoksa bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır. Şayet çocuğunuz varsa bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Ancak bu, yaptığınızı vasiyet ve borç ödendikten sonradır. Eğer mirası aranan erkek veya kadın çocuğu ve babası olmayan bir kimse olur da onun erkek veya kız kardeşi bulunursa bunların her birine altıda bir düşer. Eğer onlar ikiden çoksalar zarara uğratılmaksızın üçte birine ortak olurlar. Bunlar yaptıkları vasiyet ve borcu ödendikten sonradır. Bunlar, Allah’tan bir vasiyet ve emirdir. Ve Allah, Alim’dir, Halim’dir.

— Seyyid Kutub

تِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِۚ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ ﴿١٣

İşte bütün bu ahkâm Allah’ın kesdiği hududdur, ve her kim Allah ve Resulü’ne itaat ederse Allah onu altından ırmaklar akar cennetlere koyar, içlerinde ebedî kalmak üzre onları, bu ise o fevzi azîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bunlar; Allah'ın hudududur. Kim, Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederse; Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İşte bu; en büyük kurtuluştur.

— İbni Kesir

İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.

— Diyanet İşleri

İşte bunlar Allahın sınırlarıdır. Kim Allaha ve peygamberine itaat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar. Bu, en büyük bir kurtuluş (ve seâdet) dir.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse Allah onları içinde ebedi olarak kalacakları, altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir. İşte büyük kurtuluş, büyük başarı budur.

— Seyyid Kutub

وَمَن يَعْصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُۥ يُدْخِلْهُ نَارًا خَٰلِدًا فِيهَا وَلَهُۥ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿١٤

Her kim de Allah’a ve Resulü’ne âsî olup hududunu aşarsa onu da bir ateşe sokar içinde ebedî kalmak üzere O, hem ona tezlil edici bir azab var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kim de Allah'a ve O'nun elçisine isyan eder de hududu aşarsa, onu da içinde temelli kalmak üzere ateşe sokar. Hor ve hakir edici bir azab vardır onun için.

— İbni Kesir

Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

Kim de Allaha ve Peygamberine isyan eder, (Allahın) sınırlarını (çiğneyip) geçerse onu da — içinde kâim kalıcı olarak — ateşe koyar. Onun için hor ve hakîr edici bir azâb vardır.

— Hasan Basri Çantay

Buna karşılık kim Allah'a ve Peygamber'e karşı gelir, O'nun çizdiği sınırları aşarsa Allah onu, içinde ebedi olarak kalmak üzere Cehennem'e atar. Onun için onur kırıcı bir azap vardır.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّٰتِى يَأْتِينَ ٱلْفَٰحِشَةَ مِن نِّسَآئِكُمْ فَٱسْتَشْهِدُواْ عَلَيْهِنَّ أَرْبَعَةً مِّنكُمْۖ فَإِن شَهِدُواْ فَأَمْسِكُوهُنَّ فِى ٱلْبُيُوتِ حَتَّىٰ يَتَوَفَّىٰهُنَّ ٱلْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ ٱللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًا ﴿١٥

Kadınlarınızdan fuhşü irtikâb edenlerin aleyhlerine sizden dört şahid getirin, eğer şehadet ederlerse o kadınları evlerde hapsedin tâ ölüm kendilerini alıp götürünceye veya Allah haklarında bir yol açıncaya kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı, içinizden dört şahid getirin. Onlar şehadet ederlerse; ölünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun.

— İbni Kesir

Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın).

— Diyanet İşleri

Kadınlarınızdan fuhuşu irtikâb edenlere karşı içinizden dört şâhid getirin. Eğer şehâdet ederlerse — onları ölüm alıb götürünceye, yahud Allah onlara bir yol açıncaya kadar — kendilerini evlerde alıkoyun (insanlarla ihtilâtdan men' edin).

— Hasan Basri Çantay

Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذَانِ يَأْتِيَٰنِهَا مِنكُمْ فَـَٔاذُوهُمَاۖ فَإِن تَابَا وَأَصْلَحَا فَأَعْرِضُواْ عَنْهُمَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ تَوَّابًا رَّحِيمًا ﴿١٦

Sizlerden onu irtikâb edenlerin ikisini de eziyyete koşun eğer tevbe edip ıslâh olurlarsa onlardan vaz geçin, çünkü Allah Tevvab, Rahim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizden fuhuş yapanların her ikisine de eziyet edin. Tevbe edip ıslah olurlarsa; artık onlardan vazgeçin. Çünkü Allah, Tevvab, Rahim olandır.

— İbni Kesir

Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa, onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Sizlerden fuhuşu irtikâb edenlerin her ikisini de eziyyete koşun. Eğer tevbe edib (nefislerini) İslah ederlerse artık onlar (a eziyyet) den vaz geçin. Çünkü Allah tevbeleri en çok kabul eden, en çok esirgeyendir.

— Hasan Basri Çantay

Zina suçu işleyen çiftin her ikisini de eziyetli cezaya çarptırınız. Fakat eğer tevbe eder de uslanırlarsa artık yakalarını bırakınız. Çünkü Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

إِنَّمَا ٱلتَّوْبَةُ عَلَى ٱللَّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿١٧

Fakat Allah’ın kabulünü va'd buyurduğu tevbe o kimseler içindir ki bir cahillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler, işte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur ve Allah Alim, Hakim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah için tevbe ancak, bilmeyerek kötülük yapıp da hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah, onların tevbesini kabul eder. Ve Alim, Hakim olandır.

— İbni Kesir

Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Allah indinde (makbul olan) tevbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle yapacakların, sonra da çarçabuk (vaz geçip) tevbe edecek olanların (tevbesi) dir. İşte Allahın, tevbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır. Allah (herkesin içini dışını) hakkıyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, kötülüğü bilmeyerek işleyip de fazla geç kalmaksızın tevbe edenlerin tevbelerini kabul edeceğini vaad etmiştir. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

وَلَيْسَتِ ٱلتَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ حَتَّىٰٓ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ ٱلْمَوْتُ قَالَ إِنِّى تُبْتُ ٱلْـَٰٔنَ وَلَا ٱلَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۚ أُوْلَٰٓئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٨

Yoksa kabahatleri yapıp yapıp da tâ her birine ölüm gelince işte ben şimdi tevbe ettim diyen kimselere tevbe yok, kâfir oldukları halde ölenlere de yok, bunlar işte bunlara biz elîm bir azab hazırlamışızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kötülükleri işleyip dururken, ölüm gelip çatınca: Şimdi işte gerçekten tevbe ettim, diyenlerin ve kafir olarak ölenlerin tevbesi kabul değildir. İşte onlar için, elem verici bir azab hazırlamışızdır.

— İbni Kesir

Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.

— Diyanet İşleri

(Yoksa makbul olan o tevbe), kötülükleri yapıb yapıb da onlardan (ya'ni böyle yapanlardan) her hangi birine tâ ölüm gelince: «Ben şimdi hakıykaten tevbe etdim» diyenlerin tevbesi değil. Kendileri kâfir olarak öleceklerin (tevbesi) de değil. Onlar (öyle iste). Biz onlar için pek acıklı bir azâb hazırlamışızdır.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa sürekli kötülük yapıp dururken ölümün eşiğine gelince «Şimdi tevbe ettim» diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi geçerli değildir. Biz böyleleri için acı bir azap hazırladık.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ ٱلنِّسَآءَ كَرْهًاۖ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَآ ءَاتَيْتُمُوهُنَّ إِلَّآ أَن يَأْتِينَ بِفَٰحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِٱلْمَعْرُوفِۚ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَىٰٓ أَن تَكْرَهُواْ شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ ٱللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا ﴿١٩

Ey o bütün iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helâl olmadığı gibi verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız diye onları tazyık etmeniz de helâl olmaz, meğer ki arayı açacak bir fuhş irtikâb eylemiş olsunlar, haydin onlarla güzel geçinin, şayed kendilerini hoşlanmadınızsa olabilir ki siz bir şeyi hoşlanmazsınız da Allah onda bir çok hayırlar takdir etmiş bulunur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; kadınlara zorla varis olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizden mehrin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın, onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan boşanmıyorsanız; olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de Allah onu çok daha hayırlı kılar.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız ve onların — kendilerine verdiğiniz (mehir) den birazını gider (ib elinize geçire) bilmeniz için — tazyik etmeniz size halâl olmaz. Meğer ki arayı açacak bir fuhuş irtikâb etmiş olsunlar. Onlarla (kadınlarınızla) iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, akrabalarınızın dul eşlerini zorla nikahlamanız helal değildir. İspatlanmış bir edepsizlik işlemedikleri sürece kendilerine verdiğiniz mehrin bir kısmını geri almak amacı ile onlara baskı yapmayınız. Onlara karşı iyi davranınız. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, biliniz ki; hoşlanmadığınız birşeyi Allah hakkınızda çok hayırlı kılmış olabilir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR