بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَلِلَّهِ جُنُودُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا ﴿٧

Göklerin ve yerin (azâb) orduları (da rahmet ve nusret orduları gibi) Allahındır. Allah mutlak kaadirdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ شَٰهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا ﴿٨

Hakîkat biz, seni bir şâhid, bir müjdeleyici, bir korkutucu olarak gönderdik,

— Hasan Basri Çantay

لِّتُؤْمِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ﴿٩

ki (hepiniz ey insanlar) Allaha ve peygamberine îman edesiniz, ona yardım edesiniz, onu büyük tanıyasınız, sabah ve akşam O'nu (Allâhı) tesbîh (ve tenzîh)' edesiniz.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ ٱللَّهَ يَدُ ٱللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْۚ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦۖ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَٰهَدَ عَلَيْهُ ٱللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿١٠

Gerçek, sana bîat edenler ancak Allaha bîat etmiş olurlar. Allahın eli onların elleri üstündedir. Şu halde kim (bu bağı) çözerse kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleşdiği şey'e vefa (onun hükmünü îfâ) ederse O da ona büyük bir ecir verecekdir.

— Hasan Basri Çantay

سَيَقُولُ لَكَ ٱلْمُخَلَّفُونَ مِنَ ٱلْأَعْرَابِ شَغَلَتْنَآ أَمْوَٰلُنَا وَأَهْلُونَا فَٱسْتَغْفِرْ لَنَاۚ يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِم مَّا لَيْسَ فِى قُلُوبِهِمْۚ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ لَكُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا إِنْ أَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ نَفْعًۢاۚ بَلْ كَانَ ٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًۢا ﴿١١

Bedevilerden geri bırakılanlar yakında sana «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Onun için bizim yarlığanmamızı isteyiver» diyecekler. Onlar kalblerinde olmayan şey'i dilleriyle söylerler. Sen de ki: «Allah size bir zarar diler, yahud size bir fâide dilerse Allah (ın meşiyyetinden ve kazaasından) her hangi bir şeyle sizi kim men'edebilir? Hayır, Allah yapmakda olduğunuz her şeyden hakkıyle haberdârdır».

— Hasan Basri Çantay

بَلْ ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَنقَلِبَ ٱلرَّسُولُ وَٱلْمُؤْمِنُونَ إِلَىٰٓ أَهْلِيهِمْ أَبَدًا وَزُيِّنَ ذَٰلِكَ فِى قُلُوبِكُمْ وَظَنَنتُمْ ظَنَّ ٱلسَّوْءِ وَكُنتُمْ قَوْمًۢا بُورًا ﴿١٢

Daha doğrusu siz peygamberin de, mü'minlerin de ailelerine temelli dönemeyeceklerini sandınız. Bu, sizin kalblerinizde süslen (ib kökleş) di. Kötü zanda bulundunuz. (Bu yüzden Allah indinde) helake mahkûm bir kavm oldunuz.

— Hasan Basri Çantay

وَمَن لَّمْ يُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ فَإِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلْكَٰفِرِينَ سَعِيرًا ﴿١٣

Kim Allaha ve peygamberine îman etmezse muhakkak (bilsin) ki biz o kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.

— Hasan Basri Çantay

وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٤

Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Allahındır. Kimi dilerse yarlığar, kimi dilerse azâblandırır. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

سَيَقُولُ ٱلْمُخَلَّفُونَ إِذَا ٱنطَلَقْتُمْ إِلَىٰ مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْۖ يُرِيدُونَ أَن يُبَدِّلُواْ كَلَٰمَ ٱللَّهِۚ قُل لَّن تَتَّبِعُونَا كَذَٰلِكُمْ قَالَ ٱللَّهُ مِن قَبْلُۖ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَاۚ بَلْ كَانُواْ لَا يَفْقَهُونَ إِلَّا قَلِيلًا ﴿١٥

Siz ganimetler almak için gitdiğiniz vakit o geri bırakılanlar diyecek (ler) ki: «Bırakın biz de arkanıza düşelim». Onlar (bununla) Allahın sözünü değişdirmelerini isterler. De ki: «Bizim arkamıza asla düşemezsiniz siz. Allah, daha evvel böyle buyurmuşdur». Bunun üzerine de «Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz» diyeceklerdir. Bil'akis onlar (başka değil) pek az anlar kimselerdir.

— Hasan Basri Çantay

قُل لِّلْمُخَلَّفِينَ مِنَ ٱلْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُوْلِى بَأْسٍ شَدِيدٍ تُقَٰتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَۖ فَإِن تُطِيعُواْ يُؤْتِكُمُ ٱللَّهُ أَجْرًا حَسَنًاۖ وَإِن تَتَوَلَّوْاْ كَمَا تَوَلَّيْتُم مِّن قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٦

Bedevilerden o geri bırakılanlara de ki: «Siz yakında çetin bir harb ehli olan bir kavme, siz kendileriyle muhaarebe etmek, yahut (muhaarebesiz) onlar (ın) müslüman ol (malarını sağla) mak üzere da'vet olunacaksınız. Binâen'aleyh (onlarla döğüşmek hususunda) îtâat ederseniz Allah size güzel bir mükâfat verir, eğer evvelce döndüğünüz gibi dönerseniz sizi elem verici bir azâb ile azâblandırır.»

— Hasan Basri Çantay

لَّيْسَ عَلَى ٱلْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى ٱلْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى ٱلْمَرِيضِ حَرَجٌۗ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُۖ وَمَن يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٧

A'maaya (muhaarebeden geri kalmak hususunda) vebal yok. Topala vebal yok. Hastaya vebal yok. Kim Allaha ve resulüne itaat ederse (Allah) onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim geri kalırsa onu da elem verici bir azâb ile azâblandırır.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR