بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ ﴿١٠

Küfredip âyetlerimizi tekzib edenlere de şu: Onlar eshabı cahîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfür edenler ve ayetlerimizi tekzib edenler, işte onlar, cehennem yaranıdırlar.

— İbni Kesir

İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir.

— Diyanet İşleri

Küfredib de âyetlerimizi yalanlayanlar (a gelince:) Onlar da alevli ateşin (cehennemin) yâr-ü hemdemidirler.

— Hasan Basri Çantay

Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar ise cehennemliktirler.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱذْكُرُواْ نِعْمَتَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ هَمَّ قَوْمٌ أَن يَبْسُطُوٓاْ إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنكُمْۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ ﴿١١

Ey o bütün iman edenler! Anın Allah’ın üzerinizdeki o nimetini ki bir vakit size bir kavim el uzatmayı kurmuştu da o bunların ellerini size dokunmaktan men'etmişti, siz hep Allah’a korunun ve mü'minler yalnız Allah’a dayansınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; Allah'ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Hani bir kavim, size el uzatmağa kalkmıştı da, onların ellerini üzerinizden geri çekmişti. Allah'tan sakının. Ve mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da, Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı gelmekten sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, Allahın, üzerinizdeki ni'metini düşünün. Hani bir gurüh size ellerini uzatmayı kurmuşdu da o, bunların ellerini sizden itib çekmişdi. Allahdan korkun. Mü'minler ancak Allaha güvenib dayanmalıdır.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, Allah'ın size yönelik nimetini hatırlayınız. Hani bir grup size el uzatmaya yeltenmişti de Allah onların size el uzatmalarına engel olmuştu. Allah'tan korkunuz. Müminler Allah'a dayansınlar.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أَخَذَ ٱللَّهُ مِيثَٰقَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ ٱثْنَىْ عَشَرَ نَقِيبًاۖ وَقَالَ ٱللَّهُ إِنِّى مَعَكُمْۖ لَئِنْ أَقَمْتُمُ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَيْتُمُ ٱلزَّكَوٰةَ وَءَامَنتُم بِرُسُلِى وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُۚ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَآءَ ٱلسَّبِيلِ ﴿١٢

Celâli Hakk’ı için ki Allah Ben-î İsrail’den misak almıştı ve içlerinden on iki nakıb göndermiştik ve Allah buyurmuştu: haberiniz olsun ben sizinle beraberim, Celâlim Hakk’ı için eğer siz namazı kılar, zekâtı verir ve Rasullerime inanır, kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah’a karzı hasenle ikraz muamelesi yaparsanız elbette tarafınızdan kabahatlarınızı keffaretlerim ve mutlak sizi altından nehirler akar cennetlere korum, bundan sonra da içinizden her kim nankörlük eder küfre saparsa artık düz yolun ortasında sapmış, kendini zayi etmiş olur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

And olsun ki, Allah İsrailoğullarından söz almıştı. Biz, onlardan oniki temsilci seçtik. Allah demişti ki: Muhakkak ki Ben, sizinleyim; namaz kılar, zekat verir, peygamberlerime inanır, onlara yardım ederseniz, Allah'a güzel bir borç verirseniz; andolsun ki sizin kötülüklerinizi örterim. Ve andolsun ki sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden her kim de küfrederse; şüphesiz doğru yoldan sapmış olur.

— İbni Kesir

Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.”

— Diyanet İşleri

Andolsun ki Allah İsrail oğullarından sapasağlam söz almışdı. Biz içlerinden (ve nakıyblerinden) on iki de kefil dikmişdik. Allah (onlara) demişdi ki: «Ben muhakkak sizinle beraberim. Celâlim hakkı için eğer namazı kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onlara kuvvetle yardım eder, Allaha güzel bir ödüne ile ikraz ederseniz elbette sizden (saadır olan) kusurları örterim. Her halde sizi altından ırmaklar akar cennetlere sokarım. Artık içinizden kim bu (mîsakdan) sonra nankörlük ederse o, muhakkak dümdüz bir yolun ortasından sapmışdır».

— Hasan Basri Çantay

Allah, İsrailoğullarından kesin söz almış başlarına kendi aralarından on iki önder göndermiştik. Allah onlara demişti ki; «Ben sizinle beraberim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, peygamberime inanır, onların tarafını tutar ve dünyada karşılığını beklemeksizin Allah'a borç verirseniz, kesinlikle kötülüklerinizi siler, sizleri altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştiririm. Bu sözleşmeden sonra içinizden kim kâfir olursa doğru yoldan sapmış olur.

— Seyyid Kutub

فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَٰقَهُمْ لَعَنَّٰهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَٰسِيَةًۖ يُحَرِّفُونَ ٱلْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِۦۙ وَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِۦۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىٰ خَآئِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِّنْهُمْۖ فَٱعْفُ عَنْهُمْ وَٱصْفَحْۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُحْسِنِينَ ﴿١٣

Sonra bu misaklarını nakzettikleri içindir ki biz onları lânetledik ve kalblerini kas katı ettik, kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler, ihtar edildikleri hakikatlerden hazz almayı unuttular, içlerinden pek azı müstesna olmak üzere onlardan daima bir hainliğe muttali olur durursun, yine sen onlardan afvet ve aldırma, çünkü Allah ihsan edenleri sever.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ahidlerini bozmalarından ötürü onlara la'net ettik, kalblerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı müstesna daima hainliklerini görürsün. Sen; onları affet ve geç. Muhakkak Allah; ihsan edenleri sever.

— İbni Kesir

İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

— Diyanet İşleri

(Buna rağmen) onlar (verdikleri) o kat'î te'mînâtı çözüb bozmuş oldukları içindir ki biz kendilerini rahmetimizden koğduk, kalblerini kaskatı yapdık. Onlar kelimeleri (Allah tarafından) konulan yerlerinden (kaldırıb) değişdirirler. Onlar nasıyhat ve ihtaar edildikleri şeylerden (hakıykatlerden) bir nasıyb almayı da unutdular. İçlerinden birazı müstesna olmak üzere sen, onlardan dâima bir haainliğe muttali olub duracaksın. Sen yine onların suçundan geç, aldırış etme. Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.

— Hasan Basri Çantay

Verdikleri sözlerden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin anlamlarını değiştirirler, kendilerine verilen öğütlerin başlıcalarını unuturlar. Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları bağışla, yaptıklarına aldırış etme. Hiç şüphesiz Allah iyi davrananları sever.

— Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلَّذِينَ قَالُوٓاْ إِنَّا نَصَٰرَىٰٓ أَخَذْنَا مِيثَٰقَهُمْ فَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِۦ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ ٱلْعَدَاوَةَ وَٱلْبَغْضَآءَ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِۚ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ ٱللَّهُ بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ ﴿١٤

"Biz, Nasarâyız" diyenlerden de misaklarını almıştık derken bunlar da ihtar edildikleri hakıkatlerin bir çoğunu unuttular, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek buğz-u adavet bıraktık, yarın Allah onlara ne sanatlar yaptıklarını haber verecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, hristiyanız diyenlerden de söz aldık. Onlar da kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. Bu yüzden kıyamete kadar aralarına kin ve düşmanlık saldık. Allah; yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.

— İbni Kesir

“Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!

— Diyanet İşleri

«Biz Nasrânîyiz» diyenlerin de sağlam te'mînâtını almışdık. Neticede onlar da va'z-u ihtaar edildikleri şeylerden bir hıssa almayı unutuverdîler. Biz de aralarına kıyamet gününe kadar düşmanlığı ve kîn-ü buğzu yapışdırdık. Allah onların ne (san'at) ler yapacaklarını ileride kendilerine (gösterib) haber verecekdir..

— Hasan Basri Çantay

Biz hristiyanız diyenlerden de kesin söz almıştık. Fakat onlar da kendilerine verilen öğütlerin başlıcalarını unuttular. Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Allah şimdi yaptıklarını ilerde onlara tek tek bildirecektir.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ قَدْ جَآءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ وَيَعْفُواْ عَن كَثِيرٍۚ قَدْ جَآءَكُم مِّنَ ٱللَّهِ نُورٌ وَكِتَٰبٌ مُّبِينٌ ﴿١٥

Ey Ehl-i kitap, şimdi size Resulümüz geldi, kitabınızın gizlemekte olduğunuz bir çok yerlerini sizlere beyan ediyor, bir çoğundan da geçiyor, işte size Allah’dan bir nur, bir parlak kitap geldi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Ehl-i Kitab; size peygamberimiz gelmiştir, kitabtan gizleyip durduğunuzun çoğunu size açıkça anlatır ve çoğundan da geçiverir. Gerçekten size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitab gelmiştir.

— İbni Kesir

Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.

— Diyanet İşleri

Ey ehl-i kitâb, size — kitabdan gizlemekde olduğunuz şeylerin bir çoğunu meydana vuran, bir çoğundan da geçiveren — peygamberimiz gelmişdir. Size Allahdan hakıykî bir nur ve apaçık bir kitab gelmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Ey Kitap Ehli, size bizim peygamberimiz geldi. Bu peygamber, elinizdeki kitabın öteden beri gizli tuttuğunuz bir hükmünü açıklıyor, bir çoğuna da değinmiyor. Gerçekten size Allah tarafından bir ışık, bir açıklayıcı kitap geldi.

— Seyyid Kutub

يَهْدِى بِهِ ٱللَّهُ مَنِ ٱتَّبَعَ رِضْوَٰنَهُۥ سُبُلَ ٱلسَّلَٰمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ بِإِذْنِهِۦ وَيَهْدِيهِمْ إِلَىٰ صِرَٰطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿١٦

Allah bununla rıdvanı ardınca gideni selâmet yollarına doğrultacak ve izni ile onları zulmetlerden nura çıkarıb doğru bir yola koyacak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah onunla, rızasını gözetenleri selamet yollarına iletir. İzniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve doğru yola iletir.

— İbni Kesir

Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.

— Diyanet İşleri

Ki Allah, rızaasına uyanları onun sebebiyle selâmet yollarına doğrultur, onları, iradesiyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıb kendilerini dosdoğru bir yola iletir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, rızası peşinde koşanları, bu kitap sayesinde selamet yollarına erdirir, onları, kendi izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır, doğru yola iletir.

— Seyyid Kutub

لَّقَدْ كَفَرَ ٱلَّذِينَ قَالُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْمَسِيحُ ٱبْنُ مَرْيَمَۚ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا إِنْ أَرَادَ أَن يُهْلِكَ ٱلْمَسِيحَ ٱبْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُۥ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًاۗ وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۚ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٧

Kasem olsun ki küfretti şunlar "Allah o Meryem’in oğlu Mesih" tir diyenler, de ki: Eğer Allah Meryem’in oğlu Mesihi ve anasını ve arzda bulunanların hepsini helâk etmek murad ederse ondan kim bir şey kurtarabilir, bütün göklerin ve yerin ve aralarında ne varsa hepsinin mülkü Allah’ın, dilediğini yaratır ve Allah her şeye kadîrdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki, Allah; ancak Meryem oğlu Mesih'tir, diyenler kafir olmuşlardır. De ki: Eğer, Meryem oğlu Mesih'i anasını ve yeryüzünde olanların hepsini helak etmek isterse; kim, Allah'a karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve arasındakilerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Ve Allah, her şeye Kadir'dir.

— İbni Kesir

Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir”, diyenler kesinlikle kâfir oldular. De ki: “Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”

— Diyanet İşleri

«Hakıykat, Allah Meryem oğlu Mesîh in kendisidir» diyenler andolsun ki kâfir olmuşdur. De ki: «O halde Allah, Meryem oğlu Mesîhi, anası (Meryem) i ve yer yüzünde bulunanların hepsini öldürmek isterse kim Allahın her hangi bir şey'ine (saahib ve) mâlik olabilir? Göklerin, yerin ve aralarındaki her şey'in hükümranlığı Allahındır. O, ne dilerse yaratır. Allah, her şey'in üstünde tam bir kudret saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah Meryemoğlu Mesih'dir diyenler kesinlikle kafir olmuşlardır. Onlara de ki; Eğer Meryemoğlu İsa'yı annesini ve yeryüzünde bulunan varlıkların tümünü yok etmek istese O'na kim engel olabilir? Göklerde, yeryüzünde ve ikisi arasında bulunan tüm varlıklar Allah'ın egemenlik tekelindedir. O dilediğini yaratır. Allah'ın gücü herşeye yeter.

— Seyyid Kutub

وَقَالَتِ ٱلْيَهُودُ وَٱلنَّصَٰرَىٰ نَحْنُ أَبْنَٰٓؤُاْ ٱللَّهِ وَأَحِبَّٰٓؤُهُۥۚ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُم بِذُنُوبِكُمۖ بَلْ أَنتُم بَشَرٌ مِّمَّنْ خَلَقَۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۖ وَإِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ ﴿١٨

Bir de Yehud ve Nesârâ "biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler, de ki: öyle de niçin size günâhlarınızla azab ediyor? Doğrusu siz onun yarattıklarından bir beşersiniz, dilediğine mağfiret ediyor dilediğine azab, göklerin ve yerin ve aralarındakilerin mülkü bütün Allah’ın’dır, nihayet dönüş de onadır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yahudiler ve hristiyanlar dediler ki: Biz; Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: Öyleyse günahınızdan dolayı size neden azab ediyor? Hayır, siz O'nun yarattığı insanlarsınız. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah'ındır. Dönüş de O'nadır.

— İbni Kesir

(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır.

— Diyanet İşleri

Yahudilerle Nasrânîler (şöyle) dedi (ler): «Biz Allahın oğulları ve sevgilileriyiz». De ki: «öyle de niçin (Allah) sizi günâhlarınız yüzünden azâblandırıyor?» Bil'âkis, siz onun yaratdığından bir beşersiniz. O, kimi dilerse yarlığar, kimi dilerse azaba uğratır. Göklerin, yerin ve aralarında ne varsa hepsinin mülk-ü tasarrufu Allahındır. Son dönüş de ancak onadır.

— Hasan Basri Çantay

Yahudiler ve hristiyanlar «Biz Allah'ın evladları ve sevdikleriyiz» dediler. Onlara de ki; o halde O, niçin günahlarınızın yüzünden azaba çarptırıyor. Aslında O'nun yarattığı birer insansınız. O dilediğini affeder, dilediğini azaba çarptırır. Gökler, yeryüzünün ve ikisi arasında bulunan tüm varlıklar Allah'ın egemenlik tekelindedir. Dönüş O'nadır.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ قَدْ جَآءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَىٰ فَتْرَةٍ مِّنَ ٱلرُّسُلِ أَن تَقُولُواْ مَا جَآءَنَا مِنۢ بَشِيرٍ وَلَا نَذِيرٍۖ فَقَدْ جَآءَكُم بَشِيرٌ وَنَذِيرٌۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٩

Ey Ehl-i kitap! peygamberin arası kesildiği, bilinemez hale geldiği bir fetret zamanında bakınız size Resulümüz geldi, tatlı ve acı hakıkatleri size beyan ediyor, bize ne beşaretle sevindirecek bir müjdeci, ne ihtar ile kocunduracak bir inzarcı gelmedi demeyeseniz, işte size hem beşîr, hem nezîr bir peygamber geldi, ve Allah her şeye kadîrdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Ehl-i Kitab, Peygamberlerin arası kesildiği bir dönemde, gerçekten size peygamberimiz gelmiştir. Gerçekleri açıklıyor ki; bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi, demeyesiniz ve o, size gerçekten müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Ve Allah; her şeye Kadir'dir.

— İbni Kesir

Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

— Diyanet İşleri

Ey ehl-i kitâb, peygamberlerin arası kesildiği zamanda size (hakıykatleri) apaçık söyleyip duran elçimiz (Muhammed) gelmişdir. Tâki «Bize ne bir rahmet müjdecisi, ne de bir azâb habercisi gelmedi» demenize (meydan kalmasın), İşte size rahmet müjdecisi de, azab habercisi de geldi artık. Allah, her şey'e hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

Ey Kitap Ehli, «Bize bir müjdeci, bir uyarıcı gelmedi» demeyesiniz diye peygambersiz geçen bir ara dönemin arkasından size gerçekleri açıklayan peygamberimiz geldi. İşte size müjdeleyici, uyarıcı geldi. Allah'ın gücü her şeye yeter.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِۦ يَٰقَوْمِ ٱذْكُرُواْ نِعْمَةَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنۢبِيَآءَ وَجَعَلَكُم مُّلُوكًا وَءَاتَىٰكُم مَّا لَمْ يُؤْتِ أَحَدًا مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٠

Bir vakit de Musâ kavmine şöyle demişti: Ey kavmim, Allah’ın size olan nimetini düşünün, zira içinizde peygamberler vücude getirdi ve sizi mülûk yaptı, ve size âlemînden hiç birine vermediği şeyi verdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani, Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim; Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizden peygamberler yetiştirmiş ve size saltanatlar ihsan etmişti. Dünyalarda kimseye vermediğini size vermişti.

— İbni Kesir

Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.”

— Diyanet İşleri

Bir zaman Musa, kavmine (şöyle) demişdi: «Ey kavmim, Allahın, sizin üzerinizdeki ni'metini düşünün ki içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yapdı, size kâinâtdan hiç birine vermediğini verdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani Musa kavmine demişti ki, ey kavmim, Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayınız. Hani içinizden peygamberler çıkardı, sizleri hükümdar yaptı, size dünyada hiç kimseye vermediğini verdi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR