بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَٱلْحَٰمِلَٰتِ وِقْرًا ﴿٢

Sonra (su) yükü (nü) taşıyan (bulut) lar,

— Hasan Basri Çantay

فَٱلْجَٰرِيَٰتِ يُسْرًا ﴿٣

sonra kolayca akan (gemi) ler,

— Hasan Basri Çantay

فَٱلْمُقَسِّمَٰتِ أَمْرًا ﴿٤

sonra iş bölümü yapan (melek) ler hakkı için,

— Hasan Basri Çantay

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ ﴿٥

şübhesiz ki size va'd olunan (şeylerin hepsi) elbette doğrudur.

— Hasan Basri Çantay

وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٌ ﴿٦

Şübhesiz ki (amellere göre) ceza (ya'nî mukaabele) de elbette vaaki'dir.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْحُبُكِ ﴿٧

O haareli yollara saahib gök hakkı için,

— Hasan Basri Çantay

إِنَّكُمْ لَفِى قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ ﴿٨

hakıykat, siz kat'î ihtilâfa düşen bir söz içindesinizdir.

— Hasan Basri Çantay

يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ ﴿٩

Ondan döndürülen kimseler döndürülür.

— Hasan Basri Çantay

قُتِلَ ٱلْخَرَّٰصُونَ ﴿١٠

Kahr olsun o koyu yalancılar!

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى غَمْرَةٍ سَاهُونَ ﴿١١

ki onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gaafil kimselerdir.

— Hasan Basri Çantay

يَسْـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٢

Onlar, o ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR