بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَنَرَىٰهُ قَرِيبًا ﴿٧

Biz ise onu yakın görüyoruz.

— Hasan Basri Çantay

يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ ﴿٨

O gün gök erimiş ma'den gibi olacak,

— Hasan Basri Çantay

وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ﴿٩

dağlar yün gibi olacak,

— Hasan Basri Çantay

وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا ﴿١٠

hiçbir hısım bir hısımı sormayacak.

— Hasan Basri Çantay

يُبَصَّرُونَهُمْۚ يَوَدُّ ٱلْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍۭ بِبَنِيهِ ﴿١١

Onlar birbirine (sâdece) gösterilirler. Günahkâr o günün azabından (kurtulmak için şunları) feda etmeği arzu eder: Oğullarını,

— Hasan Basri Çantay

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ ﴿١٢

karısını, biraderini,

— Hasan Basri Çantay

وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِى تُـْٔوِيهِ ﴿١٣

kendisini (aralarına katıb) barındırmakda olan soyunu sopunu,

— Hasan Basri Çantay

وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ ﴿١٤

ve yer (yüzün) de kim varsa hepsini. Ki nihayet (bu fedâkârlığı) kendisini (Allahın azabından) kurtarsın.

— Hasan Basri Çantay

كَلَّآۖ إِنَّهَا لَظَىٰ ﴿١٥

Fakat ne mümkin! Çünkü o (ateş) (kâfirler için hazırlanmış) haalis alevdir,

— Hasan Basri Çantay

نَزَّاعَةً لِّلشَّوَىٰ ﴿١٦

bedenin bütün uzuvlarını söküb koparandır (o).

— Hasan Basri Çantay

تَدْعُواْ مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ ﴿١٧

(Gel gel diye) çağırır: (îmandan, hakdan) yüz dönen, (tâatden) arka çeviren kişiyi,

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR