بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِنِّى كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوٓاْ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَٱسْتَغْشَوْاْ ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّواْ وَٱسْتَكْبَرُواْ ٱسْتِكْبَارًا ﴿٧

Ve ben onları mağfiret buyurman için her davet ettiğimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve esvablarına büründüler ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu ben; Senin onları bağışlaman için kendilerini davet ettiğim her seferinde, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.

— İbni Kesir

“Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.”

— Diyanet İşleri

«Hakıykat ben, Senin kendilerini yarlığaman için, onları ne zaman da'vet etdiysem parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler ayak dirediler, büyüklük tasladılar da tasladılar».

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu ben senin onları bağışlaman için kendilerini her çağrışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ إِنِّى دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا ﴿٨

Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra ben; onları gerçekten açıkça çağırdım.

— İbni Kesir

“Sonra ben onları açık açık davet ettim.”

— Diyanet İşleri

«Sonra ben onları hakıykaten en yüksek ses (im) le çağırdım».

— Hasan Basri Çantay

Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ إِنِّىٓ أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا ﴿٩

Sonra hem ilâm ederek söyledim onlara hem gizli gizli söyledim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra onlara; açıktan açığa ve gizliden gizliye söyledim.

— İbni Kesir

“Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.”

— Diyanet İşleri

«Sonra da onları hem i'lân ederek da'vet etdim, hem kendilerine gizli gizli söyledim».

— Hasan Basri Çantay

Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim.

— Seyyid Kutub

فَقُلْتُ ٱسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارًا ﴿١٠

Gelin dedim: Rabb’inizin mağfiretini isteyin, çünkü, o, mağfireti çok bir gaffardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedim ki: Rabbınızdan mağfiret dileyin. Muhakkak ki O Ğaffar olandır.

— İbni Kesir

“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.’

— Diyanet İşleri

«Artık, dedim, Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O, çok yarlığayıcıdır».

— Hasan Basri Çantay

Dedim ki: «Rabbiniz'den bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır..

— Seyyid Kutub

يُرْسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًا ﴿١١

Bol hayır ile üzerinize semâyı salsın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ta ki size, gökten bol yağmur salıversin.

— İbni Kesir

‘(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.’

— Diyanet İşleri

«(O sayede) O, üstünüze bol yağmur salıverir».

— Hasan Basri Çantay

Size gökten bol bol yağmur indirsin.»

— Seyyid Kutub

وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَٰلٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّٰتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَٰرًا ﴿١٢

Ve size mallar ve oğullarla imdad eylesin, ve sizin için cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sizi mallar ve oğullarla desteklesin, sizin için bahçeler var etsin ve ırmaklar akıtsın.

— İbni Kesir

‘Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’

— Diyanet İşleri

«Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır, size bağlar, bostanlar verir, size ırmaklar akıtır».

— Hasan Basri Çantay

Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın.

— Seyyid Kutub

مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا ﴿١٣

Neye siz ummazsınız Allah için bir vakar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ne oluyorsunuz ki siz, büyüklüğü Alla'a yakıştıramıyorsunuz?

— İbni Kesir

‘Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?’

— Diyanet İşleri

«Ne oluyor size ki Allahın, sizi bir vekaar (ve şeref saahibi yapmasını) emel edinmezsiniz»?

— Hasan Basri Çantay

Ne oluyorsunuz ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz.

— Seyyid Kutub

وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا ﴿١٤

Yaratmış iken o sizi tavır tavır bu tavra kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki O; sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır.

— İbni Kesir

‘Hâlbuki, O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.’

— Diyanet İşleri

«Halbuki O, sizi hakıykat türlü türlü tavırlar (haller) le yaratmışdır».

— Hasan Basri Çantay

Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.

— Seyyid Kutub

أَلَمْ تَرَوْاْ كَيْفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ طِبَاقًا ﴿١٥

Görmediniz mi nasıl yaratmış Allah yedi Semâ’yı uygun tabaka tabaka?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Görmediniz mi, Allah'ın göğü yedi kat olarak nasıl yarattığını?

— İbni Kesir

‘Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’

— Diyanet İşleri

«Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle âhengdâr olarak nasıl yaratmış»,

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?

— Seyyid Kutub

وَجَعَلَ ٱلْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ ٱلشَّمْسَ سِرَاجًا ﴿١٦

Kamer’i kilmış içlerinde bir nur, güneşi de kilmış bir lâmba.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Aralarında aya aydınlık vermiş, güneşi bir kandil kılmıştır.

— İbni Kesir

‘Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’

— Diyanet İşleri

«onların içinde ayı bir nuur yapmış, güneşi de bir kandil (olarak) asmışdır».

— Hasan Basri Çantay

Aralarında Ay'a aydınlık vermiş ve güneşin ışık saçmasını sağlamıştır.

— Seyyid Kutub

وَٱللَّهُ أَنۢبَتَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ نَبَاتًا ﴿١٧

Ve Allah yetiştirdi sizi arzdan nebat tarzıyla.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Allah; sizi, yerden ot bitirir gibi bitirmiştir.

— İbni Kesir

‘Allah, sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)’

— Diyanet İşleri

«Allah sizi yerden ot (gibi) bitirdi.

— Hasan Basri Çantay

Allah sizi yerden bitirir gibi yetiştirmiştir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR