بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱلنَّجْمُ ٱلثَّاقِبُ ﴿٣

O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

— Diyanet İşleri

إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ ﴿٤

Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.

— Diyanet İşleri

فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ مِمَّ خُلِقَ ﴿٥

Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.

— Diyanet İşleri

خُلِقَ مِن مَّآءٍ دَافِقٍ ﴿٦

Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.

— Diyanet İşleri

يَخْرُجُ مِنۢ بَيْنِ ٱلصُّلْبِ وَٱلتَّرَآئِبِ ﴿٧

Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

— Diyanet İşleri

إِنَّهُۥ عَلَىٰ رَجْعِهِۦ لَقَادِرٌ ﴿٨

Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter.

— Diyanet İşleri

يَوْمَ تُبْلَى ٱلسَّرَآئِرُ ﴿٩

Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!

— Diyanet İşleri

فَمَا لَهُۥ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ ﴿١٠

(O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.

— Diyanet İşleri

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلرَّجْعِ ﴿١١

Yağmurlu göğe andolsun,

— Diyanet İşleri

وَٱلْأَرْضِ ذَاتِ ٱلصَّدْعِ ﴿١٢

Yarık yarık çatlamış yere andolsun.

— Diyanet İşleri

إِنَّهُۥ لَقَوْلٌ فَصْلٌ ﴿١٣

Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.

— Diyanet İşleri

AYARLAR