بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَوْمَ تُبْلَى ٱلسَّرَآئِرُ ﴿٩

o günde ki (bütün) sırlar yoklanıb meydana çıkarılacakdır.

— Hasan Basri Çantay

فَمَا لَهُۥ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ ﴿١٠

Artık onun için ne bir kudret, ne de bir yardımcı yokdur.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلرَّجْعِ ﴿١١

Andolsun o dönüş saahibi olan göğe,

— Hasan Basri Çantay

وَٱلْأَرْضِ ذَاتِ ٱلصَّدْعِ ﴿١٢

o (nebat ile) yarılan yere ki,

— Hasan Basri Çantay

إِنَّهُۥ لَقَوْلٌ فَصْلٌ ﴿١٣

Hakıykaten o (Kur'an) hak ile (baatılı ayırd eden) kat'î bir kelâmdır.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا هُوَ بِٱلْهَزْلِ ﴿١٤

O, bir şaka değildir.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا ﴿١٥

Hakıykat, onlar alabildiklerine hileler düzerler.

— Hasan Basri Çantay

وَأَكِيدُ كَيْدًا ﴿١٦

Ben de onların hilelerini (ceza ile) karşılarım.

— Hasan Basri Çantay

فَمَهِّلِ ٱلْكَٰفِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًۢا ﴿١٧

(Habîbim) sen şimdilik o kâfirlere mühlet ver, onları biraz gecikdiriver.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR