بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ ﴿٣

Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Zor işler altında bitkin düşmüştür.

— İbni Kesir

Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.

— Diyanet İşleri

Yorucu işler yapandır.

— Hasan Basri Çantay

Zor işler altında bitkin düşmüştür.

— Seyyid Kutub

تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً ﴿٤

Kızışmış bir yaslanırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kızgın bir ateşe girerler.

— İbni Kesir

Kızgın ateşe girerler.

— Diyanet İşleri

Kızgın bir ateşe girecek,

— Hasan Basri Çantay

Yakıcı ateşe yaslanırlar.

— Seyyid Kutub

تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ ءَانِيَةٍ ﴿٥

Kızgın bir menba'dan sulanırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kızgın bir kaynaktan içirilecektirler.

— İbni Kesir

Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

— Diyanet İşleri

son derece sıcak, bir kaynakdan içirilecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Kızgın bir kaynaktan içirilirler.

— Seyyid Kutub

لَّيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٍ ﴿٦

Yiyecekleri yok ancak bir darî.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kötü kokulu, kuru bir dikenden başka yiyecekleri yoktur.

— İbni Kesir

Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.

— Diyanet İşleri

Onlar için «Dari» dikeninden başka bir yiyecek yokdur,

— Hasan Basri Çantay

Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.

— Seyyid Kutub

لَّا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِى مِن جُوعٍ ﴿٧

Ne besler ne açlıktan kurtarır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, ne semirtir, ne de açlığı giderir.

— İbni Kesir

O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

— Diyanet İşleri

Ki o, ne semirtir (doyurur), ne de açlığı giderir.

— Hasan Basri Çantay

Ne semirtir, ne de açlığı giderir.

— Seyyid Kutub

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ ﴿٨

Bir takım yüzler de o gün mesuddur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yüzler de vardır ki; o gün, parıl parıldır.

— İbni Kesir

O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.

— Diyanet İşleri

Yüzler (vardır) o gün güzeldir (ni'metlere mazhardır).

— Hasan Basri Çantay

İnanmış olanların yüzleri, o gün, pırıl pırıldır.

— Seyyid Kutub

لِّسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ ﴿٩

Sayinden hoşnuddur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çalıştıklarından hoşnuddur.

— İbni Kesir

Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.

— Diyanet İşleri

(Dünyâda tâat ve ibâdetle) çalışdığından dolayı hoşnuddur.

— Hasan Basri Çantay

Yaptıklarından hoşnutturlar.

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿١٠

Yüksek bir cennette.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yüksek bir cennettedir.

— İbni Kesir

Yüksek bir cennettedirler.

— Diyanet İşleri

Yüksek bir cennetde (dir).

— Hasan Basri Çantay

Yüksek bir bahçededirler.

— Seyyid Kutub

لَّا تَسْمَعُ فِيهَا لَٰغِيَةً ﴿١١

Ki onda lağviyyattan bir kelime işidilmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada boş bir laf işitmezler.

— İbni Kesir

Orada hiçbir boş söz işitmezler.

— Diyanet İşleri

Orada boş bir lâf işitmez.

— Hasan Basri Çantay

Orada boş söz işitmezler.

— Seyyid Kutub

فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ ﴿١٢

Onda carî bir menba.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada akan bir pınar vardır.

— İbni Kesir

Orada akan bir kaynak vardır.

— Diyanet İşleri

Orada dâima akan bir (nice) pınar,

— Hasan Basri Çantay

Orada akan bir kaynak vardır.

— Seyyid Kutub

فِيهَا سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ ﴿١٣

Onda yüksek serîrler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yüksek tahtlar,

— İbni Kesir

(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

— Diyanet İşleri

orada yüksek tahtlar,

— Hasan Basri Çantay

Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR