بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ﴿٧

Onu bir gören olmadı mı zann ediyor?

— Elmalılı Hamdi Yazır

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُۥ عَيْنَيْنِ ﴿٨

Vermedik mi biz ona iki göz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ ﴿٩

Ve bir dil ve iki dudak;.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَهَدَيْنَٰهُ ٱلنَّجْدَيْنِ ﴿١٠

İki de tepe gösterdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَلَا ٱقْتَحَمَ ٱلْعَقَبَةَ ﴿١١

Fakat o göğüs veremedi o (akabeye) sarp yokuşa.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْعَقَبَةُ ﴿١٢

Bildin mi o sarp yokuş ne?

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَكُّ رَقَبَةٍ ﴿١٣

(Fekki rakabe) esîr bir boyun kurtarmak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

أَوْ إِطْعَٰمٌ فِى يَوْمٍ ذِى مَسْغَبَةٍ ﴿١٤

Veya salgın bir açlık gününde yemek yedirmek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ ﴿١٥

Yakınlığı olan bir yetîme.

— Elmalılı Hamdi Yazır

أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ ﴿١٦

Veya toprak döşenen bir miskîne.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوْاْ بِٱلصَّبْرِ وَتَوَاصَوْاْ بِٱلْمَرْحَمَةِ ﴿١٧

Sonra olmadı o iman edip de sabra vasiyyetleşen ve merhamete vasiyyetleşenlerden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR